Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Edib Harabi
Asıl adı Ahmed Edib olan Harabî, 1853 yılında İstanbul'da doğmuş ve 1916 yılında vefat etmiştir. Şiirlerinde bazen Edib mahlasını kullanmış olsa da daha çok kullandığı Harabî mahlası ile tanınmıştır. On yedi yaşlarında Merdivenköy Şahkulu Dergâhı şeyhi Mehmed Ali Hilmi Dedebaba'ya mürid olmuştur. Şiirlerinin bir kısmı Saâdet ve Yeni Mecmua gibi devrin gazete ve dergilerinde yayımlanmıştır. Divan'ının kendi el yazısı ile olan nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde, İhsan Mahvî Balkır, Nr. 98'de kayıtlıdır. Divan'ın iki defterden ibaret ikinci bir nüshası ise İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığındadır (K. 541) Edib Harabî'nin Divan'ından bazı parçalar ve seçmeler önce S. Nüzhet Ergun, daha sonra Hüseyin Hüsnü Erdikut ve Sefer Aytekin tarafından yayımlanmıştır.353 En son Dursun Gümüşoğlu tarafından Divan'ın tamamı ve diğer şiirleri, Latin harfleri ile yayımlanmıştır.
Sayfa 170 - KRİPTOKitabı okudu
« Annesi, Dursun Akçam'ı bostanda patates sularken doğurur. Önlüğüne sarıp sarmalayarak eve dönerken babasıyla karşılaşır yolda. Babası kucağındakinin ne olduğunu sorduğu sırada, bebek ağlayarak yanıtlar. Babası "Ne acelen vardı, bari sulama işini bitirdikten sonra doğursaydın!" der ve gider. »
Sayfa 172 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı padişahları devletin bekası ve bütünlüğü esasını her türlü endişenin üzerinde tutarak bu uğurda evlatlarını ve kendi öz kardeşlerini dahi feda etme cesaret ve basiretini gösterebilmişlerdir.Biz bugün devlet için bir şey feda etmek şöyle dursun devleti bir menfaat kapısı olarak gördüğümüzden Osmanlı Hanedanı'nın bu fedakarlıklarını anlayamıyor ve işi bir saltanat hırsı ile izah etmeye çalışıyoruz. Halbuki onlar daha önceki asırlarda olduğu gibi ülkeyi şehzadeler arasında paylaştırarak hem saltanatlarına devam edebilirler hem de kardeş katlinden dolayı düçâr oldukları manevi azaptan kurtulabilirlerdi. Bu konuda oğlu Mustafa'nın cenaze namazında göz yaşlarını tutamayan, bu yüzden namaz kılmakta bile güçlük çeken Kanunî'nin duyduğu acıyı düşünmek ibret vericidir.
“Tuttum aynayı yüzüme Ali göründü gözüme Nazar eyledim özüme Ali göründü gözüme Ali evvel Ali âhir, Ali batın Ali zahir Ali Tayyip Ali Tahir Ali göründü gözüme”
“Âdem dedikleri el ayak ile baş değil Âdem manaya derler suret ile kaş değil”
Sayfa 40 - Hoşgörü Yayınları, 1. Basım, 2012 MayısKitabı okudu