Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.36
Sosyalizm karşıtı bir kitap olarak düşünülebilir. Lakin kitap bundan ve bir ütopyadan fazlası.
Çiftdüşün, Düşüncesuçu, yenisöylem en dikkat çekici kelimeler olarak yer alıyor kitapta. Özellikle "Büyük Birader" diyerek kimi çevrelerce ABD yi kast ettiği söyleniyor. Aslında kitabın temel savlarından biri yenilmez bir iktidarın sürekli iktidarda kalması için yapılması gerekenleri söylüyor. Kaldı ki böyle bir toplumda, düşüncenin, kendini ifade etmenin, insancıl hiç bir şeyin olamayacağını, muhalefetin meydana gelemeyeceğini vurguluyor.
Kitap 1948 de yazılmış. 1984 ü simgeliyor ; ama günümüze hitap ediyor. Sanırım bu son cümle kitabın önemini belirtmekte yeterli.
Keyifli okumalar :)
648 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Yönetmek ve yönetimini sürekli kılmak istiyorsan, gerçeklik duygusunu yolundan çıkaracaksın. Çünkü yönetmenin sırrı, bir yandan kendinin yanılmazlığına inanırken, bir yandan da geçmişteki hatalarından ders çıkarabilmektir" diyerek kitapta bahsi geçen iktidar gücün işleyişindeki zihniyeti özetler yazar..
İlk kez anti-ütopik bir kitap okudum ve gerçekten etkilendigimi söylemeliyim. İmkansız olmasına karşın korkunç şekilde olasıydı.. İngsos, düşüncesuçu, çiftdüşün,yenisöylem, bellek deliği.. vay canına diyerek yazarın düşünce ve hayal gücüne hayran kaldığımı ifade etmeliyim. Bir çırpıda okunup bitirilen kitaplardan olmadığını düşünüyorum. Sindirerek, sözkonusu oluşturulan dünyanın içinde gezinip, düşünce sistemini oturtmaya çalışarak okunulası, uzun soluklu kitaplardan.
Kitabın arka kapağında da söylendiği gibi 'ütopik olduğu kadar gerçekçi, sadece yarına değil bugüne ilişkin bir uyarı çığlığı' niteliğinde olan bu George Orwell şaheseri tavsiyemdir..
"Bin Dokuz Yüz Seksen Dört bizi uyandırmak ister.Umudu vardır. Bize,bu umudun, ancak bugün tüm insanların karşı karşıya oldukları tehlikenin, bireyselliği,aşkı, eleştirel düşünceyi tümden yitireceği gibi, bunun ayırdına bile varamayacak bir otomatlar toplumu olup çıkma tehlikesinin farkına vararak kavranabileceğini öğretir."
Bindokuzyüzseksendört
Bilinçleninceye kadar başkaldıramayacaklar ama başkaldırmadıkça da asla bilinçlenemezler..
Düşüncesuçu ölüm gerektirmez düşüncesuçunun kendisi ölümdür..
Winston smith gerçekten mükemmel bir karakter
Bir insan sadece düşündüklerinden ötürü düşüncesuçu adı altında tutuklanır mı? Bir insanın aşık olması, hissetmesi yasak olabilir mi? Sözcüklerin git gide kısırlaştırıldığı bir sözlük düşünün. Ve bunların kural olduğu, karşı çıkıldığında türlü işkencelere maruz kalındığı bir sistem. Tele-ekranlardan her anınızın gözetlendiğini, yüzünüzü bile kapatamadığınızı çünkü mimiklerinizden ötürü de ceza alabileceğinizi düşünün. Kısacası bu kitabı okurken bir kabusu yaşamak mümkün. Etkilenmenin sebebi içinizde bir yerlerde böyle bir şeyin yaşanma ihtimalini hissetmenizdir. Distopya sözcüğünün tam karşılığını bulduğu bu kitap, geniş bir hayalgücünün ürünü. ''Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir.''
GEÇMİŞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BİR TOPLUM
Bir toplum düşünün; geçmişi silinen, değiştirilen, sürekli gözetim altında tutulan.
Bir kurulu düzen düşünün; kitapların yalan yanlış şeyler anlattığı, düşüncenin bile suç olduğu (kurulu düzene karşıt düşünce, bu suça "düşüncesuçu" deniyor) baskıcı ve bağnaz yapıda olan bir kurulu düzen. Üstelik bu durumdan da kimse şikayetçi değil. Çünkü toplum öyle yalanlara çevrili ve yaşadıkları zamanın geçmişte daha kötü olduğuna inandırılmış ki, kimse bu duruma karşı çıkmaz. Karşı çıkan olsa bile o kişi tamamen ortadan kaldırılır ve hiç var olmamış gibi ona dair ne varsa yok edilir.
İşte böyle bir toplumda, kitabın ana karakteri olan Winston bütün bu vaziyete rağmen geleceği bu durumdan haberdar etmek adına bir günce tutmaya karar verir...
KİTABIN BANA DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:
Kitap, bana özgürlüğün ne denli önemli olduğunu;
* Geçmişi değiştirilen bir toplumun her şeye inandırılabileceğini,
* Bu tür bastırılmış toplumlarda insana dair her şeyin değiştirilebilir, fakat yalnızca insanın duygularının değiştirilemeyeceğini önemli ölçüde düşündürdü.
KENDİ AÇIMDAN DEĞERLENDİRME:
George Orwell'den okuduğum ilk kitap "1984" oldu. Yazarı tanıma açısından da benim için iyi bir deneyimdi. Muhakkak ki George Orwell'in kitapları arasından okuduğum son kitap bu olmayacak...
Not: Şunu da yazıma eklemeden
edemeyeceğim;
kitapta var olan toplum bana nedense günümüzdeki Kuzey Kore'yi anımsattı.
Aslında yaşanılan yer hapishane, insanlar makineleştirilmiş hiçbir konu hakkında partiye söyleyebilecekleri hiçbir söz yok.
Sürekli tele ekranlar açık evinizde bile izleniyorsunuz. Ve gizli mikrofonlar heryede. Daima takip altındasınız. Geçmiş unutturulmuş değiştirilmiş ve baştan yazılmış, hergün de baştan yazılmaya mahkum edilmiş. Özel hayat yok.
İşlenebilecek en büyük suç düşüncesuçu ve Winston bir düşüncesuçlusu.
Birgün düşünceplisi tarafından yakalanıyor önce sorguya işkenceye ve adından '101 numaralı oda'ya götürülyor.Burası partinin düşünce suçlularını itiraf ettirdikleri değil, beyinlerini yıkadıkları yer!!
Winston çabalamaktan vazgeçip beyninin yıkanmasına izin verecek mi?
Kitabı okurken George Orwell'ın bilinçaltının sınır tanımazlığı karşısında hayrete düşüp,özgüvenine hayranlık duymaktan kendimi alamadım.Yazarın 2.dünya savaşı sonrası kaleme aldığı romanını ;Savaşın ezici gücünün ve bilinçaltında onarılması inkânsız travmaların yazınsal izdüşümü olarak değerlendiriyorum.
1946 Ingiltere"sinde,neredeyse her
Bir insan sadece düşünmekten ötürü düşüncesuçu adı altında tutuklanabilir mi ? Bir insanın aşık olması, hissetmesi yasak olabilir mi ?
Günümüz toplumunu yansıtan harika bir eser.