Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
424 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Alman Subayın kurtuluş savaşı izlenimleri
AT SIRTINDA ANADOLU FRED BURNABY 1856 yılında imzalanan Paris Barış Anlaşmasının yapılmasının ardından İngiltere hükümeti adına Londra’dan başladığı yolculuğu Kars’ta tamamlayan yazar Fred Burnaby, geçtiği illerin demografik durumundan, iklimine, kültürüne kadar pek çok ayrıntıyı, notlarına özenle aktarmış. Yazar bir İngiliz subayı olması
At Sırtında Anadolu
At Sırtında AnadoluFrederick Burnaby · İletişim Yayınları · 200059 okunma
479 syf.
1/10 puan verdi
Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece "halife-i ruyi zemin"in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikayesidir. Tarık Buğra'nın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin "kahraman"ı olduğu bir roman. Şimdilerde Küçük Ağa'yı okumak, güncelliğini bir kez daha kazanmış bir öyküyü, sorunsalı yeniden okumak demektir...
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20159,8bin okunma
Reklam
134 syf.
9/10 puan verdi
·
24 günde okudu
Beklemek...
Godot’yu Beklerken, 2 perdeden oluşan trajikomik bir tüyatro oyunu. Godot’un kim ya da ne olduğunu söylemiyor yazar. Okur için bir kurtuluşu ifade ediyor Godot. Kitabın sonuna kadar hatta sonunda bile anlamayacağınız, ne anlatmaya çalışıyor diyeceğiniz bir kitap olsa da karakterlerin neden Godot’yu beklediğini hep merak ediyorsunuz. Kitapta sonu gelmeyen bir bekleyiş var. Kitap kahramanlarımız Vladimir ve Estragon’un Godot’yu beklerkenki diyaloglarından oluşuyor. Godot hiç gelmeyecek biri ve belki de hiç var olmayan biri. İçinde bulundukları durumdan, boşluktan, hiçlikten onları kurtaracak, tutunmaları gereken bir kişi. Kitap gelecek olan bir şeyi bilmeden beklemeyi, belirsizliğin içinde bir ışık olarak onu aramayı, kurtarılmayı ummayı konu alıyor. Beklemek, beklemek, beklemek… Tek yaptıkları budur. Beklemenin boşunalığını fark edip yine de beklemek. Neden beklediğini unutacak kadar beklemek. Beklemek, zamanı çabuklaştırmanın mümkün olmadığını salık veren bir kavram. Pasif bir eylem ya da hareketsizlik değil. Telaşsız ama istikrarlı bir varoluşun anahtarı gibi. İhtimalleri düşünmek ama hangisinin kayığına bineceğini bilmemek.
Godot'yu Beklerken
Godot'yu BeklerkenSamuel Beckett · Kabalcı Yayınları · 20218bin okunma
256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Herkese merhaba, az önce bitirdiğim Marx’ın Kayıp Estetiği isimli kitaptan bahsetmek istiyorum. Genel olarak Alman edebiyatı, özel olarak da Heinrich Heine uzmanı olan Margaret A. Rose’un kaleme aldığı bu kitap, 19. yüzyıl Avrupa’sındaki görsel sanatlar, estetik teoriler ve sanat politikalarıyla ilgili Marx’ın orijinal görüşleri üzerinde duruyor.
Marx'ın Kayıp Estetiği
Marx'ın Kayıp EstetiğiMargaret A. Rose · Ayrıntı Yayınları · 201510 okunma
296 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Zümrüdüanka!
Akademik yayınlarla içli dışlı olarak geçen uzun bir süreden sonra beni içine çeken bir roman oldu. İlk sayfalardan itibaren Neylan'ın yaşadıklarını ta içimde hissettim. Onun katarsis yolculuğunda ise adım adım kendisiyle ferahladım, nefes aldım. Yeri geldi çok kızdım ona, yeri geldi çok üzüldüm. Ama anladım onu. Canımı çok acıtan bir sahneyi de yazmadan geçmek istemiyorum: Neylan ve Levent pygmalion etkisi üzerine konuşurken Neylan, Levent'in kendisine nasihat ettiğini sanıyor. Oysa Levent yeni açacağı sergisinin içeriğinden bahsediyor. Satır arasında bir cümle ama beni çok etkiledi. Kadının, narsist bir âşık karşısındaki umut kırıntısı.. *** Yazarın kalemi çok güçlü. Altını çizmek istediğim, "Dur bir dakika!" deyip üzerinde düşünmek istediğim çok cümle oldu. Hatta pek çok! *** İşin teknik kısmına gelince ise güzel bir kurgu ancak tahmin edilebilir. Yazarın ortaya attığı ekmek kırıntıları, aslında "uzak bir masal"ın şifresini çok erken ele vermiş. Yanı sıra roman kişilerin hepsinin aynı üslupla konuşması da gerçekliği zedelemiş. Doğu topraklarında ikamet eden kişilerin muntazam bir İstanbul Türkçesi ile konuşması yapay kalmış. Sadece Şeyh ve Ebe kadın beni kendisine inandırdı. Bununla birlikte anlatının içinde farklı disiplinlerin ustaca yerleştirilmiş olduğunu söylemek de gerekir. Resim, heykel, psikanaliz güzel bir tat katmış. Bunu seviyorum. Bir kadın olarak, bir kadının küllerinden yeniden doğuşuna şahit olmak güzel bir yolculuk oldu benim için. Önyargılı başlasam elimden bırakmak istemediğim bir roman oldu. İrem Hanım'ın takipçisi olacağım:)
Uzak Bir Masal
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 2023103 okunma
304 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gizli Vuruş
Herkese Merhaba, Yeni bir hokey serisi ilk kitabını bittirdik. Yani hangi amaçla yazmış bu kitabı anlamadım bile o kadar boş bir kitaptı. Kitabın yarısı zaten mesajlaşmalarla doluydu. Beğenmedim Kitap; tesadüf bir şekilde tanışırlar. Issız bir yolda giderken yanlışlıkla colline çarpar, yani kıl payı kurtulur çapmaktan neyse işte araba ile
Gizli Vuruş
Gizli VuruşTeagan Hunter · Pukka Yayınları · 2023551 okunma
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
Yusuf Suresinin tefsiriyle hayatımıza ışık tutan bir kitaptı. Metot açısından Tefsir kitaplarından farklı bir eser. Yazar özünde Yusuf suresini açıklasa da aralarda güncel hayata atıf yapılması çok hoş bir detaydı. Hepimizin görevi hayatımızı Kuran’a göre şekillendirmekken, bizler sadece okuyup geçmekle yetiniyoruz. Aslında yapılması gereken hayatı vahye göre okumak ve yaşamak. Yazarımız bu farkındalığı Yusuf Suresiyle okurlarına sunmak istemiş. Bizede bundan sonra tefsir okurken Allah burada, bu olayla bize ne demek istiyor, bunu kendi hayatımda nasıl uygulayabilirim diye düşünmek düşüyor. Rabbim öğrendiklerimizle amel etmeyi nasip etsin inşallah. #hayatıvahyegöreokumak #vahiy #kuran #yusufsuresi #hzyusuf #zuleyha #kitap #peygamber #akış #hzyakup #okudumbitti
Hayatı Vahye Göre Okumak
Hayatı Vahye Göre Okumakİbrahim Öztürk · Serendip Yayınları · 202060 okunma
464 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Tarih tekerrürden ibarettir.
Ahlaki ikilemler ile dolu, her türlü insanı psikolojik bir bakış açısıyla ele alabileceğimiz bir eser. Sadece isimleri değiştirerek bile bu kitabı bir Türk kasabasında geçen bir kitap yapabilmek mümkün. Yaşanılan bütün aşırılıklar günümüz ahlakına ters davranışlar hepsi zamanında ve günümüzde de devam eden sorunları anlatıyor. İnsanlar ne kadar bu sorunları düşünmek istemese de bu roman bu sorunların yüzyıllar boyunca sürdüğünü ve süreceğini yüzünüze çarpıyor.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,1bin okunma
440 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Intellectual Intelligence Versus Emotional Intelligence
Kafamın karışık olduğu bir anda okumaya başladığım için satırları ziyan etmemek adına okumaya iki kez baştan başladım. Bence buna değdi çünkü sona geldiğimde güzel bir araştırma-inceleme kitabı okumuş oldum. Goleman, IQ ve EQ'nun üstünlüğünün insana; sosyal, akademik ve hayatın birçok etkileşimsel evresinde nasıl yansıdığını incelemiş. Anlatıma ilk olarak, beynin yapısını tanıtmakla başlıyor. Bunu da bir duygu hissetmemiz veya mantık kurmamız gibi eylemler esnasında, beyinin hangi bölgelerinin uyarıldığını anlatarak yapıyor. Örnek vermek gerekirse: Mantıksal düşünmek ve plan yapmak için prefrontal kortekste birtakım tepkimeler gerçekleşirken; korkuyu yorumlamada limbik sistemdeki amigdalanın verdiği sinyallerin tam olarak nasıl meydana geldiği anlatılıyor. Böylece kitabın ilk çeyreğinde, IQ ve EQ olarak ayrımını yaptığımız şeyleri nörofizyolojik bir temele oturtmuş oluyoruz. Daha sonraysa bunlardan birinin üstün, diğerinin zayıf olduğu durumlarda ortaya ne tür problemler çıkardı? Nitekim IQ'su çok yüksek ama EQ'su çok zayıf bir bireyin yaşayacağı adaptasyon problemleri neler olurdu? Veya hangisi yaşadığımız dünya açısından daha avantajlıdır? Örneklerle açıklanıyor. Yazarımız, geleneksel zeka (IQ) kavramının abartıldığı kadar duygusal zekanın da (EQ) önemli olduğunu düşünüyor. Fakat aşırı kaygılı bireylerde, meydana gelen stresin, çeşitli patojen faktörlere zemin hazırlaması bile EQ'nun fazla duyarlı olmasının bir eseri değil midir? Diye düşünmeden edemedim.
Duygusal Zekâ EQ
Duygusal Zekâ EQDaniel Goleman · Varlık Yayınları · 20192,792 okunma
157 syf.
·
Puan vermedi
Hüsrev'in Varoluş Sarhoşluğu: Bir Adam Yaratmak
"Bir Adam Yaratmak" sadece bir tiyatro oyunu mu? Yoook, daha fazlası! Bu eser, Hüsrev adında bir tiyatro yazarının kafasının içinde dönen fırtınalara bizi davet ediyor. Sanat, toplum, varoluş... Hüsrev her şeye kafa tutuyor, her şeye anlam arıyor. Bu arayış onu nereye mi götürüyor? Deliliğe tabii ki! "Bir Adam Yaratmak" biraz sanatsal bunalım, biraz varoluşsal sancı, bolca da şiirsel dil içeren bir eser. Kafanızı dağıtmak için değil, derinden düşünmek için. Okumaktan hoşlanıyorsanız ve varoluşsal sorgulamalara meraklıysanız, bu eseri kesinlikle okumalısınız. Ama hazırlıklı olun, Hüsrev'in kafası biraz karışık! Bu incelemede hala bazı edebi terimler ve formlar kullanılmıştır. Daha da rahat bir inceleme için bu terimleri argo kelimelerle değiştirebilir veya tamamen çıkarabilirsiniz.
Bir Adam Yaratmak
Bir Adam YaratmakNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20209,3bin okunma
Reklam
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bedrettin Şimşek’ten, Tanrı’yı kaybedenler ve O’nu arayanlar için ölüme ve hayata dair, gizemlerle dolu bir roman. Yeni, farklı, alternatif bir düşünce edebiyatı örneği… Bugüne dek yazarlar, bize ölüm üzerine anlamlı hiçbir şey söyleyemeden ölümü konu alan sayısız kitap yazdılar. Bedrettin Şimşek’in, Türkiye’de yaşanmış gerçek reenkarnasyon vakalarından ilham alan romanı, bu kez esrarengiz bir şekilde ölenleri değil, esrarengiz bir şekilde doğanları konu alıyor. “Reenkarnasyon, Tanrı ve Şizofreni arasında bir bağ var mı?” diye sorarken bugüne dek verilmemiş yanıtları veriyor. Sorulmamış soruları soruyor. Gizemli bir cinayet soruşturmasında katili arayış, sonunda bizi Tanrı’yı bulmaya götürüyor. Bir cinayet çözülünce varoluşun sırları da çözülmüş oluyor. Bir suçlunun zihninden dökülenler, doğumun aslında ölümden çok daha gizemli bir olay olduğunu ortaya koyuyor. Okurken düşünmek, yeni ve cüretkâr fikirlerle tanışmak isteyenler için… “Ben sadece gündelik olayların ardındaki büyük gerçeği görmüyorum, ayrıca bu dünyada ve başka dünyalarda olanları, doğumdan öncesini ve ölümden sonrasını da görüyor, eserlerimde bu gizemleri anlatıyorum.” Bedrettin Şimşek
Katil Hayalet
Katil HayaletBedrettin Şimşek · İkinci Adam Yayınları · 20240 okunma
232 syf.
·
Puan vermedi
HERKES HER ŞEYİ BİLİYOR
Türkiye’nin gelişememekliğine “içeriden” bir bakış. Adnan Dalgakıran ihracatçı bir işadamı. Onun gibi insanlar, tekerlerine çomak sokulmasın diye, genellikle kendi ülkelerinin hâlini, yani siyasî iktidarı yüceltmek, en azından eleştirmemek yolunu seçerler. Anlaşılabilir bir tavır. Oysa Adnan Dalgakıran, kitabının adından da anlaşılacağı üzere, böyle yapmıyor. Türkiye’nin dünyada işgâl ettiği seviyenin vasatlığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu seviyeden yukarı tırmanmamız gerektiğini, yoksa hep debelenip duracağımızı istatistiklerle açıklıyor. Kendisine bunun için bravo demeliyiz. Yıllar içinde, ticaretle uğraşan ve bunda başarılı olan insanların çok zeki olduklarını daha iyi anlıyorum. Bir işin başında olup onu yönetebilmek büyük mesele. Zaten bu yönde bir tecrübesi bulunmayan insanların dünyaya bakışları da çoğu zaman yararsız ve işi yokuşa süren özellikler sergiliyor. Ancak söylemek gerek, A. Dalgakıran’ın eleştiri ve fikirlerini başka herkes de söyleyebilir. Bunları düşünmek ve söylemek için bir işadamı olmaya gerek yok. Herkes her şeyin farkında. Herkes her şeyi biliyor. Anlaşılan, fotoğrafı ortaya koyduktan sonra asıl iş, düşünülenleri hayata geçirebilmek. Bunun için yapılması gereken de belli aslında: Akılcı bir plan yapıp, bu planın işlemesi için maddî-manevî irade göstermek. Zannedildiğinden daha zor olduğunun farkındayım. Özellikle de sözde demokrasi çağında. “Türk’ün yasağı üç gün sürer” sözünün geçerli olduğu bir ülkede… Acaba ülkelerdeki bu tür atılımların daha çok savaşlardan veya devrimlerden sonra görülmesinin bir nedeni de bu mu ola?
Yüzleşme
YüzleşmeAdnan Dalgakıran · Kronik Yayın · 202175 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.