Bugünün materyalist, kâr peşinde koşan dünyasında, insanı bir mil uzağa taşıyabilecek demiryolunu kurabilmek, pek çok zekayı, tutarlılığı, enerjiyi ve beceriyi gerektirmektedir. Onların materyalist olmayan, kâr-dışı dünyasındaysa canları istedikçe bir gezegenden ötekine yolculuk yapabileceklerdir. Dürüst biri çıkıp da onlara, "Nasıl?" diye sorarsa, gücenmiş gibi davranır, 'nasıl'ın banal realistlere göre bir kavram olduğunu, üstün ruhların buna, "Bir şekilde" diye cevap vereceğini söylerler. Maddeyle ve kârla sınırlı olan bir evrende, ödüller düşünceyle kazanılır; bu tür kısıtlamalardan kurtulmuş bir evrendeyse, ödüllere, istemekle ulaşılabilir.
İşte onların o derme çatma sırrı da bundan ibarettir. Tüm esoterik felsefelerinin, tüm dialektiklerinin ve süper-duygularının, kaçamak bakışlı gözlerinin ve uğuldayan kelimelerinin sırrı budur. Uğrunda uygarlıkları, lisanları, sanayileri, hayatları yıktıkları, kendi gözlerini, kulak zarlarını deldikleri, duyularını sindirip akıllarını boşalttıkları sır budur. Mantığın, aklın, maddenin, varoluşun ve gerçeğin mutlaklarını bu uğurda eritmektedirler. Hepsinin amacı, o plastik sisin üzerine bir tek kutsal mutlaklık dikmektir: Kendi istekleri.