Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ebru

Ebru
@ebruylaa
78 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
İktisatçı Robin Hanson, insan işçilerin yerini makinelerin almasını, merhametsizce yükselen deniz düzeyine benzetir... Deniz yükselirken, yüksek yerlerde “insana en özgü” işler var. Bu noktada, en iyi insanların elinden gelen işleri buluyoruz, örneğin özel yemekler pişirme ya da seçkin saç kesimi gibi. Ardından, insanların ve makinelerin eşit beceriyle yaptığı işlerden oluşan “kıyı” geliyor; bunun ötesinde ise, makinelerin daha iyi yaptığı işlerden oluşan “okyanus” var. Makineler, ucuzladıkça ya da akıllandıkça ya da hem ucuzlayıp hem akıllandıkça, su düzeyi yükselir ve kıyı, iç bölgelere ulaşır. Bu engin değişikliğin iki etkisi olur. Birincisi, makineler, yeni “su basmış” işleri devralarak insanların yerine geçer. İkincisi, makinelerin işlerini insanların işlerini tamamlar hale getirmek, bu işleri iyi yapmanın değerini yükseltir.
Reklam
Dokunaklı
Arkadaşlar anlamıyor musunuz, yılanlar ekolojik dengeyi bozduğunuz için bu kadar arttı. Çünkü eskiden martılar yılanları yiyordu. Bu yüzden adadaki yılan sayısı belli bir düzeyde kalıyordu. Hatta biz bu zehirli türden olanlara hiç rastlamıyorduk. Bize uzak tarafta kendi hallerinde yaşıyorlarmış demek. Tilkiler martıları azaltınca, yılanlar çoğaldı ve işte böyle evlerinize kadar girmeye başladı. "Ekolojik dengeyle oynamak her zaman felaket getirir."
Oysa bak, ihtiyar martılar uçmayı bırakıyorlar mı? Sürekli olarak gökyüzünde süzülüp duruyorlar, denize dalıp çıkıp yiyecek buluyorlar. İnsanoğlu bu akıllı yaratıkları örnek almalı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aslında biz bu yaşamın güzel olduğunu düşünmüyorduk bile artık; o kadar alışmıştık ki, yaşayıp gidiyorduk işte. İnsan her gün gördüğü denizin, evinin önündeki kayanın üstüne konan martının güzel olduğunu düşünmez.
yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek aklımızda yüzlerce geçerli açıklama: "yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir hiç yoktan var olmak" adına karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini
Reklam
Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni,
Anlamak düşünceyle ilgili olsa bile, Duymak ruha dokunur elbette, Ruh duymazsa bil ki yitiktir.
248 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.