Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Abdullah İbn Amr (ra) Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini rivayet ediyor: "Kendisine yetecek kadar rızık verilen ve Allah'ın verdiğiyle kanaatkâr kıldığı kimse felaha ermiştir."
Ca'fer İbn Ahmed diyor ki: "Ben Ebu Mushir'i şöyle derken duydum: Allah'ın Nebisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ne dünyayı arzuladı ne de dünya onu reddetti. Ne dünya Ebu Bekr'i (ra) reddetti ne de o dünyayı reddetti. Dünya Ömer'i (ra) arzuladı, ama o dünyayı terk etti."
Reklam
İbn Abdirrahman dedi ki: "Bazı âlimlere fakirliği en çok ne giderir, diye soruldu. Dediler ki; zühd... Zühd nedir, denilince; ilim dediler. Peki, dünya ile ahiret arasında yüce olanı aşağılık olanla talep eden adam nedir? Denildi ki; bu başlı başına bir başka bir afettir. Dediler ki; dünyaya ait olan bir şey hakkında tefekkür yürütmeyi terk etmektir."
İbrahim İbn Reca diyor ki; İbnu's-Semmak'ı şöyle derken işittim: "İnsanlar üç sınıftır: Zâhidler, sabredenler, rağbet sahibi olanlar. Zahid olan, kalbinden sevinçlere, hüzünlere ve aldanışlara karşı çıkmıştır. O, dünyadan kendisine gelen herhangi bir şey için sevinmediği gibi, dünyadan eline geçmemiş olandan ötürü de üzülmez. Ne zorluğu ve ne de kolaylığı önemsemez. İşte bu kimse zühdünde zâhid olandır."
Adının anılmasını istemeyen birisi dedi ki: "Zühd, gerekmeyen şeylerin hepsini terk etmek ve gerekenle amel etmektir. Allah'ın emrettiğini emreden, yasakladığını yasaklayan ve ondan sakınan veya onda zâhidlik eden, ya da onu kınayan bunu bir hizmet için yapmıyorsa, bunun dışında olan her şey gerekmeyen şeylerdendir. Bunu terk etmek zühddür. Eğer karşısına iki şey çıkarsa, bunlardan en uygun olanı vaktinde yapmalı. Bu, ister konuşmak veya susmak olsun, ister bir hareket, itaat ya da isyanda bir duruş olsun. Bunun hepsi, gerekmeyeni terk etmektir. Velev ki, kendisine duyulan ihtiyaçtan önce mübah dahi olsa."
Ahmed İbn Ebî'l-Havvarî diyor ki: "Sufyan İbn Uyeyne'ye dünyayla ilgili şeylerde zühd nedir diye sordum. Dedi ki: Kendisine nimet verilince şükretmek, belâya uğrayınca sabretmektir. Sonra ona şöyle dedim; ey Muhammed! Diyelim ki bir kimse, kendisine nimet verilince şükretti, belâya uğrayınca sabretti, peki nimet içinde yüzen bir kimse nasıl zâhid olur? Ben böyle deyince eliyle bana vurdu ve sus dedi. Kim ki nimet[ler] kendisini şükretmekten ve belâlar da sabretmekten alıkoymamışsa, işte zâhid odur."
Reklam
Süfyan'a (rh.a) denildi ki: "Zühd'ün haddi nedir? Dedi ki; bollukta, kişinin şükreden bir kul olması, belada da sabırlı olmasıdır. Kişi böyle olduğu zaman zâhid'dir." Yine Sufyan'a (rh.a) şükr nedir diye sorulunca; "Allah'ın yasaklarından kaçınmaktır" diye cevap verdi.
Vuheyb el-Mekkî (rh.a) dedi ki: "Dünya hayatında zâhidlik; dünyalık olan şeylerden elde edemediğinden ümitsizliğe kapılmamak ve ondan sonra verilenden de şımarmamandır."
Hasen el-Basrî'nin (rh.a) yanında zühdden söz edildi. Bazıları ona giyimdir dediler, bazıları yeme içme dediler. Diğer bazıları da bunun gibi sözler söyleyince, el-Hasen dedi ki: "Hiç biriniz isabetli olanı söylemediniz. Zahid olan kimse, bir kimseyi görünce, işte bu benden daha hayırlıdır, diyen kişidir." Bu söz, alçak gönüllüğe ve insanın kendi makamını küçük görmesine dâhildir.
İbnu'l-Arabî şöyle derdi: "Ma'rifetin tamamı; insanın cehaletini itiraf etmesi, tasavvuf ise gereksiz (fuzulî) olanı terk etmektir. Zühd, mutlaka gerekeni yapmak, amel ise en doğru ve en uygun olanı işlemektir. Rıza'nın tamamı itirazı bırakmak, afiyette olmanın tamamı tekellüfe girmeden tekellüfün düşmesidir."
Reklam
Abdullah er-Razî dedi ki: "Hikmet sahibi âlimlerden bazıları şöyle demişlerdir: Zühd, seni Allah'ın zikrinden alıkoymayan şeydir. Bazıları da dediler ki: Zühd, şehvetleri terk etmektir."
Yunus ibn Meysere ibn Halbes el-Cebelanî leş-Şâmil derdi ki: "Dünyada zühd, helâli haram kılmak, mali ziyan etmek değildir. Fakat dünyada iken zühd, Allah'ın elinde olanın senin elinde olandan daha güvende olması ve senin musibette halin ne ise, musibete uğramadığın zamanda da aynı minval üzere olması ve Hak olan bir meselede seni yerenle övenin bir olmasıdır." Vuheyb el-Mekkî (rh.a) dedi ki: "Dünya hayatında zâhidlik; dünyalık olan şeylerden elde edemediğinden ümitsizliğe kapılmamak ve ondan sonra verilenden de şımarmamadır."
Hasen el-Basrinin (rh.a)dedi ki: "Hiç biriniz isabetli olanı söylemediniz. Zâhid olan kimse, bir kimseyi görünce, iste bu benden daha hayırlıdır,diyen kişidir."
Ebu Hureyre (ra) Allah Rasulü'nün (sallallahu aleyhi ve sellem)şöyle dediğini rivayet eder: "Önemli olup da Allah'a hamdetmekle başlanılmayan, her işin sonu kesiktir.” (İbni Mace)
Ebu Said el-Harraz'a sorulmuş: "Allah'ı ne ile bildin?" "İki zıttı bir arada bulundurmasıyla" diye cevap vermiş.
Sayfa 137Kitabı okudu
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.