“Nasıl ‘saf hayat’ yoksa;her hâlükarda hayat bizim onu anlamlandırmamızı;kendinde verili olarak saklı tuttuğu hakikati keşfetmemizi bekliyorsa;’saf sanat’ da yoktur. “
“Büyük bir maharetle hangi hünerler gösterilirse gösterilsin hepsi dilin içindedir ve dil zaten mukayyet olan insanın üzerine ikinci bir deri gibi yapışır. “
Ahmet Kabaklının İstanbul Güldestesi... Uzun zamandır ödünçteydi. Bu defa denk geldim aldım. Hemen alt rafında incecik bir kitap. İnce kitaplar bana mi denk gelir bilmiyorum hep dolu kitaplar oluyor. Dücane Cündioğlu kitapları gibi.
Bu defa Cemal Şakar. Edebiyatın Sırça Kulesi. Nasıl ve nereden başlamalı bilemiyorum. Toplayamıyorum. Aslında
Avangard sanatın doğumunu hazırlayan gelişmelerle birlikte deneysel biçimcilik öylesine ileri götürüldü ki, boş kâğıtlar şiir, boş tuvaller resim olarak shnuldu.
Parçalanmış, süreksizleşmiş bir hayat içinde bütünsel bakış açısını kaybeden, bu nedenle anlam parçacıkları arasında afallayan yazar için yapılabilecek fazla bir şey yoktur.
Tolstoy göre halkların buyrukla Hıristiyanlaştırılması sonucu İsa öğretisinden çok puta taparlığa yakın kilise hıristiyanlığı diyebileceğimiz bir hıristiyanlık ortaya çıktı.
Devlet piyasa yasalarının polisin yasalarına göre öncelikli ve onlardan üstün olduğunu kabul ettiğinde, yurttaş tüketiciye dönüşür ki bir tüketici de gittikçe daha fazla koruma talep ederken devlet işlerinin yürütülmesine katılma gereğini daha az kabul eder.
İnsanın artık yolculuklarını mekanda değil zamanda yaptığı, mekânın zaman tarafından sıkıştırıldığı yeni yaşama biçiminde mesafeler artık metreyle değil, zamanla ölçülür oldu.
Zaman-mekan sıkışması, global köy, hatta giderek global mahalle metaforlarıyla üretilen yeni söylemde, dünyanın hızla küçüldüğü, neredeyse bir uydunun görüş açısı içine girdiği anlatılmaktadır.