Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uyuşturucu, bellek kaybına ve şimdi aklıma gelmeyen başka zararlara yol açar.
Sayfa 231 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Altın furyasının başlangıcı, Portekiz'le İngiltere arasında imzalanan Methuen Antlaşması'yla aynı zamana rastlar. 1703'te imzalanan bu antlaşmayla, İngiliz tüccarları Portekiz'de birtakım ayrıcalıklar kazanıyordu. Portekiz şaraplarına İngiliz piyasasında öncelik taranacak, buna karşılık Portekiz, iç pazarını ve sömürgelerini İngiliz mamullerine açacaktı. Bu dönemde sanayinin henüz gelişmemiş olduğu göz önünde bulundurulursa, bu kararın yerel imalatın ölüm fermanı olduğu ortaya çıkar. İngiliz kumaşlarının bedeli şarapla değil, Brezilya altınıyla ödenecekti; bu arada Portekiz dokuma tezgâhları da boş duracaktı. Portekiz kendi yeni doğmakta olan endüstrisini öldürmekle kalmayıp, Brezilya'da da imalatın gelişmesini önceden engellemiş oluyordu. Krallık 1715'te şeker rafinelerinin işletilmesini yasakladı. 1729'da maden bölgesinde yeni yolların yapımının "suç" olduğunu ilan etti. 1785'te de Brezilya'daki tüm dokuma tezgâhlarının yakılmasını buyurdu.
Sayfa 83 - Methuen Antlaşması
Reklam
Yanılgı geleneği, en çok soyulanların hırsızlar olarak görülmesini emrediyor.
Hayatta kalmak istemiyoruz, yaşamak istiyoruz.
Sayfa 94
Ya biz atılmış bir taş isek? Ya kırılmış ve parçaları buralara dağılmış tek bir taş isek? Sürekli dolaşmaya mahkum edilmiş hacılar.
Sayfa 123Kitabı okudu
Genç olmak bir suç. Gerçeklik her gün, şafak vakti bu suçu işliyor; tıpkı her sabah yeniden doğan tarihin yaptığı gibi. İşte bu yüzden gerçeklik ve tarih yasak.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez. Büyük alevler vardır, küçük alevler, her renkten alev.
İnsanın, bir dönem yoldaşı olmuş kişiler tarafından katledilmesinin acısı çok daha şiddetli değil midir?
Sayfa 106Kitabı okudu
Güneşi ve ayı elimizden aldılar. Bize başka tanrılar getirdiler. Onları anlamıyoruz, ama onlar için birbirimizi öldürüyoruz.
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Sistem
Makine seni bencillik ve yalanla yönetir. Dayanışma bir suçtur. Makine, kendini kurtarmak için ikiyüzlü ve adice davranman gerektiğini öğretir. Bu akşam seni öpen yarın seni satacaktır.
Peki ya görünmez kafesler? Korkunun tutsaklarından hangi resmi raporda ya sa muhalefet bildirisinde bahsedilir? İşini kaybetme korkusu, iş bulamama korkusu, konuşma korkusu, dinleme korkusu, okuma korkusu. Sessizlik ülkesinde, sırf bakışlarındaki ışıltı yüzünden bir insan kendini toplama kampında bulabilir. Bir memuru işten çıkarmaya gerek yoktur; yargı kararı olmaksızın işten atılabileceğini ve kimsenin ona asla iş vermeyeceğini bilmesi yeterlidir. Her vatandaş bizzat kendi davranış ve sözlerini sansürleyen bir mekanizmaya dönüştüğü anda sansür, gerçeğe karşı zafer kazanmış demektir.
Kafamın içinde tanıdığım ya da uydurduğum bir sürü insanın ıslık çalarak dolaştıklarını hissediyorum. Yüzler ve sözcükler benim içimde birbiriyle karşılaşıyor ve birbirine karışıyor. Doğuyor, büyüyor, uçuyorlar. Ben dinleyen kulak mıyım yoksa dinlenen melodi mi? Ben gören göz değilim: ben görüntülerim.
Diktatörlük bir kepazelik alışkanlığı: İnsanı sağır ve dilsiz, dinlemekten ve konuşmaktan aciz ve bakılması yasak olana karşı kör yapan bir makine.
Tersine dünyanın büyük şehirlerinde yürümek bir tehlike, nefes almak bir kahramanlıktır. İhtiyacın tutsağı olmayan korkunun tutsağıdır: Bazıları sahip olmadıklarına sahip olabilme arzusundan uyuyamaz, diğerleri sahip olduklarını kaybetme korkusundan. Tersine dünya bizi komşumuzu bir güvence değil, bir tehdit olarak görmemiz için eğitir; bizi yalnızlığa iter, kimyasal uyuşturucular ve sibernetik dostlarla teselli eder; eğer serseri bir kurşun işini daha önce görmezse, açlıktan, korkudan ya da sıkıntıdan ölmeye mahkûm oluruz. Eduardo Galeano, Tepetaklak
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.