Edvard Munch gökyüzünün çığlık attığını işitti. Gökyüzü çığlık attığında, alacakaranlık başlayalı bayâ olmuştu ama güneş ufuktan yükselen ateş dillerinde hâlâ direniyordu. Munch bu çığlığın resmini yaptı. Bugün tablosunu gören herkes kulaklarını tıkıyor.
Yeni yüzyıl çığlık atarak doğuyordu.
Edvard Munch'e "Çığlık" attıran,
Salvador Dali'yi delirten,
Albert Einstein'a atomu parçalatan, Immanuel Kant'a ahlak yasasını koyduran,
Aristo'ya sistematiği bulduran,
Van Gogh'a kulağını kestiren:
Belki de senin güzelliğin di..
Di ler de ben istersem ayrı yazılır.
Norveçli ekspresyonist ressam Edvard Munch, Oslo'da eğitim aldıktan sonra belirli aralıklarla Almanya, İtalya ve Fransa'da yaşadı. Gauguin ve Van Gogh'dan etkilendi; hatta kendinin de en az onlar kadar hastalıklı bir mantığa sahip olduğunu kabul etti. Aslında bu Munch'un sanat hayatına önemli bir katkı sağlayarak eserlerini hayat, aşk ve ölüm arasında dolanan bir üçgende vermesine neden oldu. Çizgileri ve renkleri birbirinin içine geçirerek kullanmasıyla dikkat çekti. İlk dönem eserleri daha karamsar olmasına rağmen yaşamının sonuna doğru yaptığı tablolarda, bu kötümserliğin yerini mutluluk ve umudun aldığı açıkça görülür. En önemli tablosu 'Çığlık', korkan, umutsuz ve karamsar bir insanın yüzüne verdiği ifadedeki mükemmelliğiyle dikkat çeker. Doğanın çığlığı olarak da anılan eserde
ressam, gün batımı esnasında, trabzanlara yaslanmış insanın, doğanın sesini duyduğu andaki ifadesini resmeder.
Umut yoksa zindan, varsa meydan
Yeter ki ara...
Şeytan da sensin, melek de
Savcı da sensin, hakim de
Yalan da sensin, gerçek de
Seçmek sadece senin elinde,
Anahtarsa yüreğinde... 🌿
(Alıntı )
************
Çığlık ** Edvard Munch **