“Meğer yıkık dökük evler ve insanlar varken buralar ne kadar mamurmuş Sadullah Efendi. Ne köhne bir zenginlikmiş, ne bulunmaz bir kaşane imiş Sadullah Efendi. O ne parlak ve ışıklı bir karanlıkmış da içindeki buna sebep ışığa uzanmazmış, biz bak Sadullah Efendi , bak Işıkta kör, karanlıkta topal, alacakaranlıkta korkak ve çekingen, ne tatsız ve çirkiniz değil mi Sadullah Efendi? Sen de bize bakıp da, bakabilip de bu bakışa dayanabilmene ah ediyor musun?”