Çaresizlik, öteki olmak, yetememek… Sanırsam bu gerçek, Japonya’yı aşmış. Tüm dünyayı kaplamış bu duygular. Her birimizin mücadele ettiği bir alan olmuş. Yalnızlık, en başa çıkılamayanı. Tek başınasın her duygunla, her çaresizliğinle. Kime ne senin çabandan. İşe yaramıyorsan değersizsin. Birine bir fayda sağlamıyorsan bir hiçsin. Başkasının emeğinden beslenen bir parazitsin. Peki ama asıl bu sistem bize yapışmadı mı? Bizim emeğimize değer biçip bizi sömürmedi mi? Bizim tüm çabamızı, tüm benliğimizi, ruhumuzu, kalbimizi, her şeyimizi istemedi mi? Bana kendini sat demedi mi? Benim emeğim üzerinden beslenmedi mi? Ben olmazsam bir hiç olduğunu unuttu. Gerçek parazit kim onu unuttu. Çünkü asıl sorun bir başkasının evinde yaşamak zorunda kalan kadında değil. Onu bu duruma düşüren her şeyde.
NagazakiEric Faye · Sel Yayıncılık · 2014506 okunma
Şu sanayi devrinin dinozorları gizemli bir hastalığa tutulmuş. Kriz diye tekrar edip duruyorlar, ve nasıl yenileceği bilinmiyor.
Kimsenin gerçekten neler olduğunu bildiği yok ve bu da tedirginlik yaratıyor. Çocukların kapitalizmcilik oynadığı kum havuzunda oyunun kuralı kayboluvermiş.
- Offff, nereye koydun? Senin elindeydi daha az önce!
- Hiç de bile! Şimdi sendeydi…
Çünkü düzen hapşırınca ufalıyoruz, titrek, cansız halimizi geri buluyoruz. Sanki sessizlik, kendi kendine dökülen cüzamlı bir duvarmışcasına ortamın sessizliğinden birtakım söylentiler kopuyor. Ve bunlar “yeniden yapılanma”, “gözden geçirme” gibi sözleri salık veriyor. Bizim iş yerinde, meteoroloji hizmetinde bile çalışan sayısının indirilmesinden söz ediliyor, duyan da daha az hava olayı olduğunu ya da denizlerin kapatılacağını zanneder.
Katil olmak için birilerini öldürmeye gerek yok. İnsan hayallerine sırtını döndüğünde, kendi kendinin katili olmaz mı sence?
Ya da hayallerini başkaları öldürdüğünde katil sayılmazlar mı?
Bence en büyük cinayet bu.
Bir insanın elleri yerine, vicdanının kanla kaplı olması...