Akademik yayınlarla içli dışlı olarak geçen uzun bir süreden sonra beni içine çeken bir roman oldu.
İlk sayfalardan itibaren Neylan'ın yaşadıklarını ta içimde hissettim. Onun katarsis yolculuğunda ise adım adım kendisiyle ferahladım, nefes aldım.
Yeri geldi çok kızdım ona, yeri geldi çok üzüldüm. Ama anladım onu. Canımı çok acıtan bir sahneyi de yazmadan geçmek istemiyorum: Neylan ve Levent pygmalion etkisi üzerine konuşurken Neylan, Levent'in kendisine nasihat ettiğini sanıyor. Oysa Levent yeni açacağı sergisinin içeriğinden bahsediyor. Satır arasında bir cümle ama beni çok etkiledi. Kadının, narsist bir âşık karşısındaki umut kırıntısı..
***
Yazarın kalemi çok güçlü. Altını çizmek istediğim, "Dur bir dakika!" deyip üzerinde düşünmek istediğim çok cümle oldu. Hatta pek çok!
***
İşin teknik kısmına gelince ise güzel bir kurgu ancak tahmin edilebilir. Yazarın ortaya attığı ekmek kırıntıları, aslında "uzak bir masal"ın şifresini çok erken ele vermiş. Yanı sıra roman kişilerin hepsinin aynı üslupla konuşması da gerçekliği zedelemiş. Doğu topraklarında ikamet eden kişilerin muntazam bir İstanbul Türkçesi ile konuşması yapay kalmış. Sadece Şeyh ve Ebe kadın beni kendisine inandırdı.
Bununla birlikte anlatının içinde farklı disiplinlerin ustaca yerleştirilmiş olduğunu söylemek de gerekir. Resim, heykel, psikanaliz güzel bir tat katmış. Bunu seviyorum.
Bir kadın olarak, bir kadının küllerinden yeniden doğuşuna şahit olmak güzel bir yolculuk oldu benim için. Önyargılı başlasam elimden bırakmak istemediğim bir roman oldu.
İrem Hanım'ın takipçisi olacağım:)
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 2023103 okunma
Her sabah pencerenin kenarına konan kuş artık gelmez olmuştur. Bayat ekmek kırıntıları, alıngan bir kuşun geride bıraktığı son parçalardır. Kim bilir hangi hoyratlığına alınıp gitmiştir buralardan?
Birkaç sabah daha merakla pencerenin kenarına baktığınızda, kırıntılar hâlâ oradaysa, küçük bir iç buruntusu hepsi o kadar…
Bir kuş giderken neler
Bu çağın insanının kendisini güçsüz hissetmesi, yeryüzünün bir parçası olduğunu fark etmemesi ya da bu cesareti edinmemesi akıp giden hayatı da fark etmemesine yol açıyor. Dünyaya ilişmiyor bu insan. Çünkü dünyadan korkuyor. Dünyanın bir parçası olduğunun farkında değil. Dünyayı sevmiyor. Bana göre, dünyaya hoyratça davranmamızın sebebi de bu ilgisizlik... Kaynakların bunca pervasızca tüketilmesi bundan. Ancak sevmediğiniz bir şeyi bu kadar pervasızca tüketirsiniz. Ancak sevmiyorsanız yok edersiniz.
Buralar senin değilse, senin olmadığını düşünüyorsan, buraların senin olduğu fikri senden esirgenmişse sen de dönüp bu yere pek bakmazsın. Buralara verilen zarar ziyan da seni pek ilgilendirmez.