"Körler ülkesinde tek gözlü insan kraldır."
"Besbelli, görmekle alakalı hiçbir şey bilmiyorlardı."
And Dağları’nın vahşi çorak topraklarında insanların dünyasından elini eteğini çekmiş bir vadi uzanır. Ancak korkunç boğazlar ve buz kaplı bir geçit aşıldıktan sonra ulaşılabilen Körler Ülkesi’dir burası. Vadiyi on yedi gün boyunca karanlığa gömecek bir yanardağ patlamasının ardından, vakti zamanında İspanyol zulmünden kaçarak vadiye sığınmış ve körlük belasıyla cebelleşen insanların dünyayla bağlantısı kopmuştur. Körlüğe derman bulmak için köyden ayrılmış ve koca dünyada mahsur kalmış bir adamın anlattıklarıyla bir efsane olarak varlığını sürdürür Körler Ülkesi.
Bir dağcı kaza sonucu bir yere düşer. Düştüğü bu yer çoğu insanın anlattığı hikayelerde geçen ilginç bir yerdir. Körler Ülkesi. Dağcı, bu on dört kuşaktır kör olan ülkenin insanlarına görmenin ne olduğunu anlatır. Dünyayı görmedikleri gibi yasamları, konuşmaları ve görünüşleri de değişir.
"Körler ülkesinde tek gözlü insan kraldır" diye düşünse de umduğunun aksine ülkenin kör olan vatandaşlarına görmenin ne olduğunu anlatmak onu çok zorlar. "Besbelli, görmekle alakalı hiçbir şey bilmiyorlardı." diye düşünür dağcı. Bununla hareket eden dağcı umduğunu bulacak mı?
Wells'in kaleminden güzel bir hikayeydi. Akıcı diliyle, güzel bir kurgu ile kitabı okumak bana keyif verdi. Yazarın okuduğum her kitabına aynı şekilde hayran kalıyorum. Bu kısacık hikayesini de çok beğendim.