"... Konu bunlar değil aslında," diye mırıldandığında şişeyi yere koydu. "Konu sensin, konu sadece senden ibaret." Yüzünü yüzüme çevirdi, gözlerimiz dakikalar sonra kesişti. "Konu aklımı durduruyor olman, Helin. Konu aklımı durduracak şekilde bana bakıyor olman. Bunlar canımı sıkmaya başladı. Ben mantığıyla yaşayan bir adamım."
Gülümsedim ve başımı çevirip "Lâl," dedim düz bir sesle. "Benim canımı hiçe sayacak kadar mı benden nefret ediyorsun?" Hepsinin yüzü bana döndü ve Yankı, Işık'a dönüp baktığında Işık kafasını iki yana salladı. "Ben bir kukla değilim," dediğimde Yankı'ya bakıyordum. "Ama sizin ateşe atacağınız önemsiz birisi olabilirim ve güven testinden böyle geçebilirim."
Sesimde korku yoktu, sesimde endişe yoktu. Sesimde belirgin bir hırs, kin ve güç vardı. Lâl'in gözlerinin içine aydınlanma geldi ve aynı istekle dönüp Yankı'ya baktı. Onu önemsiyordu, onu çok önemsiyordu, beni bir piyon gibi kullanacak kadar önemsiyordu ama farkında değildi.
Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız. Hepimiz heba oluyoruz. Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık. Bizim savaşımız ruhani savaş. Ve bunalımımız kendi hayatlarımız.
"Kitaplar mutluluğa açılan kapılardır. Yaşayamadınız dünyaları tecrübe etmeniz için sunulan imkanlardır. Hiç bilmediğiniz hayatlara uzanan köprülerdir. Kitaplar güçtür, umuttur, ışıktır. Kitaplar ihtiyacınız olan her şeydir ve aşağılanmayı alay edilmeyi hak etmezler."