Yapay zeka ile robotlar, daha doğal bir insan görünümüne ve anlayışına büründürülmeye çalışılırken; insanlar, yapay meşgalelerle her geçen gün tek tip robotlaştırılmaya çabalanıyor.
"Çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı?" diye sürekli sual edilir. Bence okurken gezen, gezerken okuyan, okuduklarını yaşayan ve gezerken farkındalığı yüksek olan bilir.
Kitapta Seyahatnameden seçmelere yer verilmiş. Lakin ben kitaptan ziyade Evliya Çelebi'ye ve o zamanın insanlarına hayran kaldım . ( Tabi kitabı da çok beğendim) Zira Evliya Çelebi Enderun'da yetişmiş, zahiri ve batini ilimleri öğrenmiş ve Kur'an'ı Kerim'i hıfzetmiş çok yönlü bir şahsiyet. Çünkü bir meseleyi etraflıca anlatabilmek için o mesele hakkında malumat sahibi olmak da lazımdır.
Evliya Çelebi hem gezdiği yerleri anlatmış hem de orada yetişen hububatın veya meşhur olan herhangi bir şeyin faydalarını da anlatmış. Her satırda bambaşka ilginç bilgiler vermiş. En çok dikkatimi çeken mesele ise; Kendisi Viyana'da cerrah dükkanında otururken ( yani şimdinin diş hekimi) bir kimse diş ağrısı şikayetiyle geliyor. Cerrah o kimsenin dişini suhuletle çekiyor, oradaki kurtçukları temizliyor sonra oraya bir sıvı sürüp çektiği dişi bekletmeden aynı yere yerleştiriyor. Bunu İbn-i Sina'nın da yaptığını okudum diye hatırlıyorum. Fende ve tıpta ne kadar ilerlediğimizi sorgulamaktan kendimi alamadım.
Kitap 3 seriden oluşuyor, 2 ve 3. seriyi alıp hemen okumak için sabırsızlanıyorum.
Fatih Sultan Mehmed Han Gazi, Istanbul'u fethettikten sonra 77 büyük veli ile yedi gün Ebû Eyyüb (r.a.) Hazretlerinin kabrini ararlar. Sonunda Akşemseddin Hazretleri:
- Müjdeler olsun sultanım, Resulullah'ın alemdârı olan Ebû Eyyüb-i Ensari bu yerde gömülüdür, diye sık bir orman içine girerler.
Akşemseddin Hazretleri ormanın bir yerinde durur. Ardından bir seccade sererek üzerinde iki rekat namaz kılar. Selamdan sonra bir secde daha yapar ve murakabeye dalar. Bazı kimseler:
- Akşemseddin Hazretleri, Eyüpsultan'ın kabrini bulamadığı için utancından uykuya vardı, diye nice sözler söylerler.
Bir saat sonra Akşemseddin Hazretleri, seccadeden başını kaldırır. Mübarek gözleri kan dolu tasa döner, yüzü ter içi kalır. Fatih Sultan Mehmed'e hitap ederek:
Beyim, hikmet-i Huda seccademizi tam da Ebû Eyyüb'ün kabri üzerine döşemişiz, hemen şu mahalli kazsınlar, der.