Kitaptaki devlet şartlandırması aslında bizlere bir distopyadan -ya da bazılarımız için ütopyadan- daha yakındır. geçmişten günümüze her birimiz anne babalarımızın, daha genelde ailelerimizin dikteleriyle şartlandırıldık. Aradaki fark: bunu devlet yaptığında insanlar toplu şartlandırma ile tek tip, toplumsal düzene zarar vermeyecek klonlar haline geliyordu. Fakat şartlandırma aileler tarafından uygulandığında -kültürel, konumsal farklılıklarla- çeşitlilik ortaya çıkıyor. Birinin şartlandırılması diğerine uymuyor ve içinde yaşadığımız düzensiz, kaos ortamı oluşuyor. Olumlu ya da olumsuz şartlandırma kaçınılmazdır. Son dönemde sıkça duymaya başladığımız insanın benlik arayışı da bu şartlandırılmış zihinden sıyrılma çabasından ibarettir.