Öğretmen, öğrencilerini şefkatle bağrına basacağı, sevgiyle sulayacağı yerde, onlar üzerinde korku ve şiddete karşı bir otorite kurmaya çalışmış ve çiçeklerini tanımayan hoyrat bir bahçıvan gibi hepsini ezip geçmişti. Üzerlerine basılmış bu çiçeklerin kimi pes edip solmayı, kırıldığı yerden toprak olmayı bekleyecek, nadiren de olsa bir ikisi içine batan dikenlere rağmen kanayan yarasıyla nefes almaya çalışacaktı. Bir çocuğun yüreğine dokunmak, bir tebessümle yüzünde güller açtırmak neden bu kadar zor gelirdi insanoğluna?