Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz Değil mi ki ayaklar altında insan onuru
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.”
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda!
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında!
Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor!
|Erdem Bayazıt
Dönemin İstanbul'unu toplum ve kültür yapısını tam anlamı ile anlatan , toplumca veya ayıp karşılanan düşünce ve davranışların aslında kimsenin söylemeye cesaret edemediği ama aslında kendilerin de bunları yaptığı , okurken bu durumu bende yaşamıştım yada ben böyle düşünmüştüm diye düşündüren , okudukça insanın okuyası geldiği , kitapta kimsenin masum olmadığı güzel bir eser bana göre