Kısıtlı zamanda, curcunalı bir şehirde, “herkes” kadar yaşamaya çalışan biriyim. Kendime okur kendimce yazarım, arada çizerim. En çok da gezip görmeyi, gördüğümü fotoğraflamayı severim.
Decameron (On Gün)
- Giovanni Boccaccio -
Bir döneme rehberlik eden eser: “Decameron”... Kelime anlamı “on gün” demek olan eser 14. yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran Kara Veba salgını dönemini ele almaktadır.
Esas itibarıyla eserin genel çerçevesi yedi genç kadın ve üç genç adamın salgından korunmak amacıyla kendilerini Floransa dışında
Rönesansın ateşini yakan ilk eserlerden...
Dante eseriyle birlikte çağdaşı Petrarca ve Boccacio gibi “kutsal dil” Latince yerine milli dil İtalyanca eser yazarak yeni bir hareketin de başlatıcılarından olmuştur.
Üç ayrı kısımdan oluşan (Cehennem/Araf/Cennet) eser Dante’nin kendin önce yaşamış Roma’nın ünlü ozanı Vergilius ile cehenneme yaptığı yolculukla başlar. Döneminin son derece ilerisinde bir eser olup dönüm noktalarından biridir adeta...
Yedi katmandan oluşan cehennemin her bir katından geçerken yazarımız müthiş edebiyatının yanı sıra dönemin sosyolojisini, tarihini ve eleştirisini de son derece muazzam bir şekilde önümüze serer ve yolculuk devam eder.
Rekin Teksoy’un müthiş çevirisi ve dipnotlarından dolayı (ki eseri cidden anlamak için son derece önemli) Oğlak Yayıncılık baskısını tavsiye ederim.
Keyifli okumalar!
Koca koca insanların zihnine sığdıramadığı teori 64 sayfaya sığar mı hiç!
Evrim gibi büyük bi teori için son derece basit ve küçük bir eser... :)) Bu sebeple çok büyük beklentiyle ele alınmamalı.
Teoriye basit düzeyde değinmesi, temel konu başlıklarını ele alması, içindeki tasvirlerle son derece basit ve anlaşılır bir evrim kitapçığı gibi esasen.
Konuya çok uzak olanlara ya da öğrencilere tavsiye edilebilecek türden tam bir başlangıç eseridir.
Keyifli okumalar dilerim.
Eser her ne kadar bizlerden çok uzakta dünyanın öbür ucu olan Güney Amerika topraklarında geçen bir hikaye olsa da... Bize hiç de yabancı olmayan taşra tipi geri kalmışlık, töresel vahşet, cemaat tipi dedikodu temelli toplumsal sorunları ve bu cemaatin kurbanı tipleri çok güzel veriyor.
Boş vermenin, umursamamanın sonuçlarının nerelere varabildiğini adım adım takip edip yer yer sizi öyle bir alıyor ki deyim yerindeyse esere müdahale edip akılı değiştirmek istiyorsunuz adeta.
Müthiş kurgu ve hikayenin sizi içine çekmesinin yanı sıra gerek dilinin sadeliği gerekse olayların bize yabancı olmayışı kitabı bir solukta bitirmenizi sağlıyor.
Keyifli okumalar!
Eserin batı dünyasında kaybolan ve İslam coğrafyasında yaşamına devam eden Antik Yunan mirası eserlerin müslüman düşünürler üzerindeki etkisinin en canlı tezahürlerinden biri olduğu kanaatindeyim.
Zira Farabi en çok Aristo’dan etkilendiğini beyan ederken (ki onu “muallim-i evvel” diye anması bunun en önemli ispatı niteliğindedir) bi yandan da müslüman kimliği ağır basmakta ve düşünürü arafta bırakmaktadır.
İnancı dolayısıyla konuları şu yahut bu vesileyle Tanrı kavramına bağlamaya çalışması bende salt felsefe tadını bırakmadığından kitabı biraz sıkılarak okudum diyebilirim. Ancak çevirmenin Prof. Ahmet Arslan olması tam da bu noktada bir avantaj niteliğindedir.
(Özel not: Felsefeye inançsal açıdan temkinli yaklaşanlar için gayet iyi bir kitaptır. Bu şekil okumalarla felsefe ve inancınız arasındaki bağları eritebilirsiniz fikrindeyim.)
İyi okumalar dilerim.
İdeal DevletFarabi · İş Bankası Kültür Yayınları · 20173,141 okunma
Hoca’nın bu kitabı Rönesans Avrupasını anlatırken Doğu medeniyetleriyle yaptığı mukayese açısından son derece önemlidir.
Özellikle “patronaj” müessesesini iki taraf açısından ele alması ve sanatçıların gördüğü muameleleri ve çalışma koşullarını son derece çarpıcı şekilde ele alarak toplumlardaki hareketliliklerin sebeplerini son derece güzel şekilde vermektedir.
İlgililerine tavsiye olunur.
Keyifli okumalar.
Rönesans AvrupasıHalil İnalcık · İş Bankası Kültür Yayınları · 2011504 okunma
Medeni bir memleket nasıl olunur, ödenen bedeller nasıl boşa gitmez gibi pek çok soruya cevap veren ve bizim gibi ülkelerde yaşayan, içinde bi nebze umut ve zihninde biraz farkındalık olan insanların yaralarını acıtsa da “belki bir gün” fikrini tekrarlatan eserdir.
Finlandiya’nın bağımsızlık mücadelesini ele alıp bugünkü refahına ışık tutan son derece etkileyici bir tarihi ele almaktadır.
Ben çok etkilendim. Her çocuğun ve her gencin muhakkak okuması gerektiği kanaatindeyim.
Keyifli okumalar...