*** Yazmayı bilseydim, insanların en büyük mutsuzlukları ve en büyük mutlulukları üzerine bir kitap yazardım. ***
Sayfa 12 - Notos yayınları, 2019, 1.baskıKitabı okuyor
Öldürülen bedenler değil; sapkınlaşmış, sıradanlıktan kurtulamamış fikirler olmalıydı. İşte bu yüzdendir en büyük kıyımlar zihinlerde başlamalı ve ilk günahın en yukarılardan en aşağılara inmesine izin verilmemeliydi.
Reklam
Büyük harflerle yazılmış inançları olmalı insanın, yüce saçmalıklar içinden en güzellerini bulabilmeli. Sıradanlığın içine doğmuş çalıntı bir çocuğu yetiştirebilmeli, tıpkı kutsal metinlerde nice çocukların zalimlerin elinde birer peygambere dönüşmesi gibi.
Yalnızlık mı?.. Ruhumdaki hoyratlığın en büyük törpüsü...
544 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bayram tatili en sevdiğim yazarları tekrardan okuyarak geçiyor. Isabel Allende'de o yazarların başında geliyor. Sihirli gerçekçilik kategorisinde tanımlanıyor pek çok romanı. Tıpkı büyük hayranlık duyduğu Gabriel Garcia Marquez'in izinden giderek yazdığı ilk romanla da ona saygısını sunuyor. Yüz Yıllık Yalnızlık 1965 yılında yayınlandı, Ruhlar Evi ise 1982 yılında yayınlandı. Isabel Allende toplumsalcı gerçekçilik ve büyülü gerçekçilik yoluyla kendi anılarını o kadar mükemmel harmanlıyor ki; okurken kendinizi romanın bir kahramanı gibi hissediyorsunuz. Şili'nin makus tarihini, Neruda'nın son günlerini, Sosyalistlerin ve köylülerin yaşadıklarını, bir ailenin yetmiş yıllık serüvenini soluksuz bir şekilde okuyoruz. Romandaki Alba karakterinin Isabel Allende'nin kendisi olduğunu düşünmüşümdür hep. Büyük acılardan, büyük hikayeler ve ebedi mutluluklar doğar. Isabel Allende yaşadıklarını yazarak milyonlarca insana umut vermiş, ağlatmış ve yüzünü güldürmüş bir yazar. Üç kuşağı aynı sahnede buluşturup; imkansız aşkları, kırgınlıkları, zenginlikleri, yoksullukları, iktidar hırsını, siyasi kargaşayı, ölümü ve yaşamı tek bir kitapta anlatabilmek doğuştan saf bir yetenek gerektirir.
Ruhlar Evi
Ruhlar EviIsabel Allende · Can Yayınları · 20221,148 okunma
214 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
40 günde okudu
... +164
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun "Yaban" adlı romanı, Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'daki köylülerin ve aydınların ilişkisini anlatan önemli bir eserdir. Romanın başkahramanı, I. Dünya Savaşı'nda yaralanmış ve bir kolunu kaybetmiş olan Ahmet Celal'dir. Ahmet Celal, savaş sonrasında İstanbul'u terk ederek, emir eri Mehmet Ali'nin köyüne yerleşir. Köydeki yaşam, Ahmet Celal için büyük bir hayal kırıklığı olur. Köylüler, dış dünyadan izole bir şekilde yaşamakta ve Ahmet Celal'i yabancı olarak görmektedir. Ahmet Celal, köylülerin cahilliği ve ilgisizliği karşısında büyük bir yalnızlık ve yabancılaşma hisseder. Bu süreçte, köydeki zorluklar, cehalet, yoksulluk ve köylülerin Kurtuluş Savaşı'na olan ilgisizliği, Ahmet Celal'in gözünden detaylı bir şekilde anlatılır. Roman, bir yandan Anadolu köylüsünün gerçeklerini ve savaşa karşı tutumunu eleştirirken, diğer yandan aydınların halktan kopukluğunu ve idealizm ile gerçeklik arasındaki çatışmayı gözler önüne serer. "Yaban," Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak, toplumun çeşitli kesimlerinin birbiriyle olan ilişkisini derinlemesine inceler.
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,8bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.