“Senin de baban var mı arabacı amca?”
Ağzındaki lokmayı çiğnemeden yutuverdi Sefer.
“Yok!” dedi. “Öldü” diyemedi.
“Uzaklara gitti benim babam” diye mırıldandı.
“Çok ağladın mı o gidince?”
“Ağladım! Kahroldum onun ardından. Alışamadım yokluğuna…Hiç kimse, hiçbir şey babanın yerini tutmuyor. “
Bunların hiçbirini söyleyemedi Sefer. Şuncağız çocuk, farkında bile olmadan, babasının yokluğunu arabacı amcasıyla paylaşıyor, onunla dertleşiyordu kendince.
"İnsan birkaç günde bile değişebilir," demişti Mathias. Peki bir günde de değişebilir miydi? Bir gün sevecen, hatta duyarlı görünen biri, ertesi gün ona veda bile etmeden çekip gidebilir miydi?