Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan bütün ölü kentlerin ölü doğmuş çoçukları Günaydın.
İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. ben buna and içtim.”
Ruhun şad olsun Başkomutanım Mustafa Kemal.
Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için en değilim. Daha değilim. Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım.
Ekonomi zorlanıyor, kriz ve işsizlik artıyor, memnuniyetsizlik yayılmaya başlıyordu. Herkesi biraraya getirecek milliyetçi bir dalgaya, bunu yaratacak bir savaşa ihtiyaç vardı...