Doppler, insanın doğaya kaçışının çok kısa bir introsu. Peki günümüz dünyasında bu mümkün mü? Doppler Norveçli; iki çocuğu, hamile bir de eşi var. Birdenbire ormanda yaşamaya karar verdiğinde, Sorumlulukları havada asılı kalıyor, ancak onu en çok kaygılandıran, yağsız süte, yani uygarlığın bu rafine ürününe olan bağımlılığı. Kolundan bacağından değil, midesinden bağlı bu işlenmiş süte ve avladığı geyiğin eti karşılığında sembolik bir trampa ekonomisi yaratıp bu ürüne erişim sağlayabiliyor.
Ne yazık ki talebin arzı belirlediği bir dünyada yaşamıyoruz. Bizlere Suni ihtiyaçlar dayatılıyor, buna inanıp bu ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Yine de Coronavirüs salgını sürecinde biraz olsun temel ihtiyaç kavramı hatırlandı ve insanlar sağlıkları için veya devletlerin aldığı önlemler çerçevesinde tüketimlerini sınırlandırmak durumunda kaldı. Bu süreçten öğrenecek çok şeyimiz var, Doppler’in
modern dünya kapitalizmini ve tüketim çılgınlığını eleştirerek doğaya kaçışı parmak ısırtan ama malesef ütopik bir bireysel durum. Norveç gibi refah düzeyi yüksek ve eğitimli toplumlarda mümkün olabilir ancak Türkiye bağlamında bu türden kaçışları pratiğe dökebilecek cesarete erişmek için toplumca alınacak çok yolumuz var. Öncelikle birey olabilme sorunumuz...