Hâkim el-Müstedrek'te, Beyhakî (v. 458/1066) Delâil'de İbn Abbas'tan
nakleder: Hayber yahudileri, Gatafânlılar'la savaşıyorlardı. Her karşılaştıklarında yahudiler hezimete uğruyordu. Bunun üzerine şu dua ile
Allah'a sığındılar; "Yâ Rabbi! Senden âhir zamanda bize göndereceğini vaat ettiğin, ümmî nebî Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem ] hakkı için
istiyoruz, ancak onlara karşı sen bize yardım edersin." Gatafânlılar'la
karşılaştıklarında bu duayı yaptılar ve Gatafânlılar'ı hezimete uğrattılar. Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem ] gönderildiğinde ise onu
inkâr ettiler. Bunun üzerine Allah [celle celâluhû]; daha önce senin adını
kullanarak, " kâfirlere karşı zafer istiyorlardı'' âyetini indirdi.
Bazı insanlar mahsullerinden en kötülerini seçiyor ve bunları sadaka diye
veriyorlardı. Bunun üzerine, "Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın" âyeti nâzil oldu.
Rabbimiz 15. ayette “Ve eğer ki o ikisi [ana-baba] bilmediğin bir şeyi bana ortak koşman üzerinde seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Ve dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelen kimselerin yolunu tut” buyurarak ana-babaya, öğretmene hangi şartlarda itaat edilmesi lazım geldiğini bildirmektedir.
“Esbab-ı Nüzul” kayıtlarında (Vahıdi;
"Dinde zorlama yoktur" âyeti, Husayn adında Sâlimoğulları'na mensup ensardan bir kişi hakkında nâzil oldu. Kendisi Müslüman olduğu halde iki oğlu Hristiyan'dı. Resulullah'a, "Ben bunları İslâm'a girmek üzere zorlayayım mı? Çünkü bunlar
Hristiyanlık'tan başka bir dine bağlanmayı kabul etmiyorlar" dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi.
Uhud günü Müslümanların başına felaket gelip çatınca ve Resulullah hakkında, "Öldürüldü" diye seslenilince, bazıları, "Eğer o bir peygamber olsaydı öldürülmezdi" dediler. Bazı sahabiler ise, "Peygamberiniz ne için savaştıysa siz de Allah size zafer verinceye yahut ona kavuşuncaya kadar savaşınız" dediler. Bunun üzerine yüce Allah, "Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?..." âyetini inzâl buyurdu.