Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyurdu ki:
“Sıkıntıda olan bir kimse beni vesîle edip Allahü teâlâya yalvarsa derhâl sıkıntısı gider. Şiddet ânında her kim benim ismimi ansa derhâl rahata kavuşur. ‘Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yüzü suyu hürmetine’ diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhâl işi görülür.”
“Allah’ım! Ceddim, Habîbin Muhammed aleyhisselâm ve kullarından takvâya erenlerin hâtırı için, hiçbir talebemin rûhunu tövbesiz alma.”
Kendisinden; duânın kabûl edilmesi, hayır ve misâfire ikrâmdan soruldu. O zaman şu hadîs-i şerîfleri okudu:
“Kul günâh işlemeyi talep veya akraba ziyaretini terkte bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir.” Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, acele etmek nedir?” diye sorunca; “Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duâyı bırakır” buyurdular.
Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyurdu ki:
“Sıkıntıda olan bir kimse beni vesîle edip Allahü teâlâya yalvarsa derhâl sıkıntısı gider. Şiddet ânında her kim benim ismimi ansa derhâl rahata kavuşur. ‘Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yüzü suyu hürmetine’ diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhâl işi görülür.”
“Allah’ım! Ceddim, Habîbin Muhammed aleyhisselâm ve kullarından takvâya erenlerin hâtırı için, hiçbir talebemin rûhunu tövbesiz alma.”
Kendisinden; duânın kabûl edilmesi, hayır ve misâfire ikrâmdan soruldu. O zaman şu hadîs-i şerîfleri okudu:
“Kul günâh işlemeyi talep veya akraba ziyaretini terkte bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir.” Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, acele etmek nedir?” diye sorunca; “Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duâyı bırakır” buyurdular.
Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyurdu ki:
“Sıkıntıda olan bir kimse beni vesîle edip Allahü teâlâya yalvarsa derhâl sıkıntısı gider. Şiddet ânında her kim benim ismimi ansa derhâl rahata kavuşur. ‘Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yüzü suyu hürmetine’ diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhâl işi görülür.”
“Allah’ım! Ceddim, Habîbin Muhammed aleyhisselâm ve kullarından takvâya erenlerin hâtırı için, hiçbir talebemin rûhunu tövbesiz alma.”
Kendisinden; duânın kabûl edilmesi, hayır ve misâfire ikrâmdan soruldu. O zaman şu hadîs-i şerîfleri okudu:
“Kul günâh işlemeyi talep veya akraba ziyaretini terkte bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir.” Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, acele etmek nedir?” diye sorunca; “Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duâyı bırakır” buyurdular.
Sıkıntısı ve dileği olanlar onu vesîle ederek, araya koyarak Allahü teâlâya duâ ettiklerinde dileklerine kavuşurlardı.
Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyurdu ki:
“Sıkıntıda olan bir kimse beni vesîle edip Allahü teâlâya yalvarsa derhâl sıkıntısı gider. Şiddet ânında her kim benim ismimi ansa derhâl rahata kavuşur. ‘Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin yüzü suyu hürmetine’ diyerek, her kim Allahü teâlâdan dilekte bulunursa, derhâl işi görülür.”
“Allah’ım! Ceddim, Habîbin Muhammed aleyhisselâm ve kullarından takvâya erenlerin hâtırı için, hiçbir talebemin rûhunu tövbesiz alma.”
Kendisinden; duânın kabûl edilmesi, hayır ve misâfire ikrâmdan soruldu. O zaman şu hadîs-i şerîfleri okudu:
“Kul günâh işlemeyi talep veya akraba ziyaretini terkte bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir.” Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, acele etmek nedir?” diye sorunca; “Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duâyı bırakır” buyurdular.
Resûlüllah (s.a.v.) buyurdu:
أَكْثَرُوا مَعْرِفَةَ الْفُقَرَاءِ وَاتَّخِذُوا عِنْدَهُمُ الْأَيَادِي فَإِنَّ لَهُمْ دَوْلَةً.
"Fakirleri çokça tanıyınız. Onların nezdinde iyilikler ya pınız. Muhakkak onların bir devleti vardır."
Eshâb-ı kirâm:
- Yâ Resûlellâh! Onların devleti ne demektir? diye sordular Resûlüllah:
Kıyamet günü olduğu zaman onlara denilir: Size bir parça ekmek yedirene veya bir yudum su içirene veya bir elbise giydirene bakınız! Onun elinden tutunuz! Sonra onu cennete götürünüz! buyurdu. 25
“Namazda kalp ile niyet etmekle beraber, ağız ile de söylemek müstehap olur" demiştir. Halbuki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) Efendimiz'in, Eshab-ı Kiram'ın ve Tabiin-i İzam'ın (Rahmetullahi Teala Aleyhim Ecmein) söz ile niyet ettikleri, ne kuvvetli bir haber ile, ne de zaif bir haber ile bizlere hiç ulaşmamıştır.
İkamet okununca hemen "Allah-u Ekber" diyerek namaza dururlardı. Bunun için, ağız ile niyet etmek bid'at oluyor. Bu bid'ate "Hasene" demişlerdir. Halbuki anlıyorum ki, bu bid'at yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor, farzı da yok ediyor.
Çünkü ağız ile niyet etmek caiz olunca, çok kimse, yalnız ağızla niyet ederek, kalp ile niyet etmediklerinden hiç korkmuyorlar. Böylece namazın farzlarından biri olan kalp ile niyet yapılmıyor. Bu farz yok oluyor, namaz kabul olmuyor.
İmam-ı Rabbani Hazretleri (Kuddise Sirruhu)
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi, bu ümmete mahsustur. Başka peygamberlere böyle faziletli bir gece verilmemiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Kadir Gecesi’ni ümmetime hediye etti, başka ümmete vermedi.) [Deylemî]
Resulullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem”, kendisinden önceki insanların
Hazret-i Peygamber'in Eshâbı, sünnetin tevâtür yoluyla bugüne kadar nakledilmesini temin eylemiştir. En çok hadîs-i şerîf rivâyet eden Sahabîlerin başında Ebû Hüreyre (5375 hadîs), Abdullah bin Ömer (2630), Enes bin Malik (2296), Hazret-i Aişe (2210), Abdullah bin Abbas (1660), Câbir bin Abdillah (1540) ve Ebû Saîd el-Hudrî (1170)