Bir hikâye vardır duydun mu bilmem... Erkek kuş birlikte yaşadığı dişisine seslenmiş "Alaca, sen yuvada beni bekle, ben şimdi gidiyorum, bir karaca bulmazsam dönerim." Sen o hikâyedeki kuş gibisin işte...
Ağlayan oyuncakların hikâyesi hüzün verir insana... Düşünsene, bir kalbe girmek, onu kazanıp sonra da saray diye girdiğin o mekânı ateşe verip kaçmak... Sarayın yerinde bir kül yığını bırakmak! Ne kadar hazin değil mi?