21.00 - 22.00 saatleri arasında yazdığı şiirleri Piraye'ye adamıştı Nazım Hikmet Ran..
"Yine 21:00 oldu saat ve yine ben zihninin bir köşesinde kalemine kelime olabiliyor muyum?
Ruhundan kağıda damlayan hala ben miyim?"
Bir müddet aynada gözlerime baktım. Ela gözlerimde yeşil hare aradı gözlerim.
Senden bana bakınca mı ortaya çıkıyor o yeşil hareler yoksa sen başka bir çift melun göz için mi yazdın o şiiri!
Her şey, her şey şu tek müjdede:
Yoktur ölüm, Allah diyene!
Canım kurban başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene!
Akıl, kırık kanadı hiçin,
Derdi gücü "nasıl" ve "niçin"
Bağlı perçin üstüne perçin,
Benim gönlüm Allah diyene...
Efendime söyleyim, bir gün
Kızı bırakmadılar dışarı.
Cihanda tek kalmıştım
Düşünerek Esma'yı...
Bir yandan rüzgar estikçe
Mısırlar inim inim iniler
Püsküller yüzüme dökülürdü
Bir yanda yaralı mahzun kalbim
Kendi kendine türkü söyler...
Ondan sonra çok zaman geçti,
Caddeler geçti kentin ortasından,
Delik tastan akan su gibi
Esma da çocukluğumdan
Kaynayıp gitti..
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın.
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
Anladım bu şehir başkadır
Herkes ben aldattı gitti.
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti.
Yine kamyonlar kavun taşır,
Fakat içimde şarkı bitti.