Benden bu kadın ne istiyor, evlenmek mi? Eğer istediği bu ise evleneceğim. Fakat tam ben ona bu izdivaç teklifini yapmaya hazırlanırken, en iğrenç ve çirkin esvaplarını giyiyor; o kötü, biçimsiz şapkasını kafasına geçiriyor. Ne olursa olsun, diyorum; teklifimi yapıyorum. Bana bir gün müsaade diyor, yann size cevap veririm. Ertesi gün bir melek güzelliğiyle karşıma gelip oturduğu zaman ne söyleyeceğimi şaşırıyor; beyazlanmaya yüz. tutmuş saçlarımdan ürküyor ve bir türlü dünkü sualimin cevabını beklediğimi söyleyemiyorum.
— Evlendiğiniz zaman gelirim,
— Ben hiçbir zaman evlenmeyeceğim.
— Tamam, o zaman ben de hiçbir zaman gelmeyeceğim.
— Öyleyse ben de sırf bunun için evleneceğim.
Bardaklarımızı yine tokuşturup şerefe içtik.
- Tülsü'yü ilk görüşüm gerçekle düş arası bir olay. Çünkü Tül sü'yü ilk görüşümü, babamın söylediklerinden anımsayabiliyorum. O zaman dört-beş yaşımda filan olmalıyım. Bir akşam üstüydü. Babamla, bir arkadaşının dükkânı önünde oturuyorduk. Bozuk kaldırımlı bir yokuştaydı dükkân. Önümüzden bir kız geçti, ya da geçmiş... Uzun saçlı, on dört-on beş yaşında bir kız, ya da bir kızmış.. Ben birden "işte bu kızla evleneceğim!" dedim, ya da demişim. Babam bu olayı o denli çok yineledi ki, onun anlatmalarından, olay gözümde sonradan gerçekleşti, kız da somut bir varlık oldu. Babam anlata anlata, anımsamadığım olayı yaşamış gibi oldum. İşte Tülsü o zaman gördüğüm kızdır.
ÇATIŞMA
Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Peygamber Efendimizin (s.a.v) zamanında Şifa hatun diye biri varmış, bu hanım sahabe çok ama çok güzelmiş onunla evlenebilmek için birçok sahabe kese kese altın yollamış kimi develer hediye etmiş ama Şifa hatun hiç birini kabul etmemiş. Bir gün Şifa Hatun Peygamber Efendimize {s.a.v} Ey Allahın Resulü bana öyle bir ibadet buyurun ki Allahın
Zamanın Yankısı kitabının yorumu ile geldim
Nisan ayına güzel ve beni hayretlere düşüren bir kitap ile giriş yapalım Zamanın Yankısı 2024 yılı basımlı 176 sayfalık bir kitap.
︎Oturduğum mahalle, 80'li yılların en yeni binalarından oluşuyordu. Birbirine bitişik nizamlı, hepsinin dışı minik renkli
Şehvetten ve yakıcı sahiplenme dürtüsünden güç alan Colin söz verdi: "Niyetim aramızda duran her şeyi yıkmak. O zaman sana görkemli bir şekilde kur yapmak istiyorum. Taşkınlıkla başını döndürmek ve dünyayı ayaklarının altına sermek istiyorum." Başparmağıyla sevgilisinin elinin üzerini okşadı. "O zaman, kalbinin en gizli köşeleri bile bana olan aşkınla dolduğunda, seninle evleneceğim."
Colin onu seviyordu. Özellikle bu geceden sonra ona sahip olmadığını hayal bile edemiyordu. Ancak başına konmuş bir ödül varken ona evlenme teklifi edemezdi.
Buna rağmen, hayatının orgazmının zirvesinde, onun rahmine ulaşmış ve tohumlarını içine saçmıştı. Artık zamanı yoktu. Saat işliyordu.
Colin genç kadının güzel yüzünü izledi ama düşüncelerini tahmin edemedi. "Amelia?"
Amelia yanağını onun bacağına dayadı. "Günün tadını çıkarmak için hayatın belli şartlara uymasını bekleme." diye fısıldadı. "Bazen yarının asla gelmeyeceğini öğrendim ben."
Colin'in melankolisi ağır bastı ve kollarını ona doğru uzattı; Amelia çıplak vücudunu kendisininkinin üzerine uzatınca Colin zevkle inledi. Cinsel arzu, çok değerli ama henüz tam anlamıyla
elde edilememiş bir şeye sarılma ihtiyacına dönüşmüştü.
Şafak yaklaşıyordu fakat ikisi de birbirini bırakabilecek durumda değildi.