Margaret Atwood'un bu kitabı genel olarak depresif bir havada geçiyor. Adından da anlaşılacağı gibi damızlık kız yani sadece döl alınmak için yetiştirilen (hayvan) demek ve yazar burada düşüncesi, özgürlüğü, benliği ,adı olmayan kadınların umudun hiç olmadığı ortamda distopik senaryosunu çok güzel kuruyor.The handmaid's tale, blue tv de dizi olarak uyarlandı ve birçok dalda ödül aldı. Aslında ben daha çok izleyiciyimdir bu kitaba da öyle rastladım ve dayanamayıp hemen kitabını alıp bir solukta bitirdim.Kitapa geçeyim ben,orada kadınların hayatta kalmasını sağlayan tek şey rahim.Hatta kitabın arkasında 'biz iki bacaklı rahimleriz , hepsi bu'diye yazıyor.Rütbeli askerlere yani efendilere döl hizmeti verebilmek sadece..Konuşmak, sevişmek, aşık olmak yok, adın bile yok.. Kadının adı of-fred(fredinki), diğerleri de Eric'inki, Ali'ninki,, Serhat' ınki:) .. Eğer damızlık kız olmayı reddederse kolonilere sürülüyor, hizmetçi ya da fahişe oluyor.Hayatları ayrı ayrı inceliyor. 'Azınlığın iyiliği için çoğunluğu riske atlıyor' bunu çok güzel işlemiş, genel olarak böyle değil mi?.Herneyse o ayrı bir konu.Bu duruma isyan edenler ise duvarda asılıyor ve öylesine normalleşiyorki bu durum duvarda kalan cesetlerin altında günlük işlerine devam ediyor çoğunluk. Ayrıca geçmişini, kızını, sevdiği adamı Luke'u tekrar görebilme umudu ile isyana da katılacak bilinmeyen bir grupla ve her an diken üzerinde.. Daha fazla anlatmasam iyi olur şiddetle tavsiye ediyorum dizisine de başlarım şu sıralar muhtemelen ve yazarın diğer kitaplarına da;kedi gözü, tufan zamanı, antilop flurya..