BEN EYLÜL SEN HAZİRAN
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Keşişler kıllı parmaklarıyla açtılar kitabı;
Eylüldü
İason kar serpmekte şimdi olmuş ekinlere.
Ellerden bir gerdanlık verdi sana orman,
böylece
ölmüş, yürümektesin ipin üstünden.
Mavinin daha koyusu ihsan edilmiş saçlarına,
ben aşktan konuşuyorum.
Deniz kabuklarına, ince bir buluta
sesleniyorum,bir sandal
tomurcuklanıyor yağmurda
Bir tay düşüyor yaprak gibi dökülen
parmakların üzerinden
Kapkara açılıyor büyük kapı, benim şarkımla;
Nasıl yaşamıştık burada biz ?
BEN EYLÜL SEN HAZİRAN
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
BEN EYLÜL SEN HAZİRAN
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Bekleyiş
Kimdir demiştiniz?
Keder kuşlarını ben de gördüm
Flütün ucundan bir oraya bir buraya
Evet, biliyorum, herşey benim düşgücüm
Şeyi, nasıl söylenebilir, bu kelimeler
Böyledir işte: Tam tutacakken…
Yağmur yürüyüşüne çıkmıştık o gün,
Unutmam ben ayrıntıları, kimdi
Hatırlayamıyorum tabii, ne önemi olabilir
İsimlerin, evet yüzünü de getiremiyorum
Gözümün önüne, eylüldü, eylüllerden
Biri, cehennem kimdir diyordunuz?
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan
Ellerin kadar ıssız
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.