Hastalık gibi ihtiyarlığı da kimse kendine kondurmaz. Herkes kendisini hâlâ annesinin ve babasının sandıkları genç bir yaşta zanneder. Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.
Bir günün daha, içinde kendi aradıklarını bulmadan, bozulup zail olduğunu duydukları bu anda insanlar daha çok cesaretli, hem daha az müşkülpesent olurlar.
#fahimbeyvebiz
#abdülhakşinasihisar
#yapıkrediyayınları
#132sayfa
Okumaktan büyük zevk aldığım, bana çok şey kattığına inandığım ve ileride tekrar tekrar okuyacağım kitaplardan birisi oldu. Kitap hikaye, roman ve deneme karışımı bir eser diyebilirim fakat roman olarak kabul edilmekte. Olaylar Fahim Bey'in arkadaşının oğlunun dilinden anlatılıyor. Fahim Bey'in ölümüden başlayıp onun çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık dönemlerine geri dönüşler yapılarak yine ölümüne doğru yol alınıyor.
Fahim Bey ve Biz Türk edebiyatının oblomov'u olarak kabul edilmiş. Oblomov'uda okuyan birisi olarak bu görüşe çokta katılmadığımı belirtmek isterim. Bazı benzerlikler var tabi, Fahim Bey'de hayal perest birisi, tabiri caizse yarınlarda yaşayan, hayallerin gölgesinde kendisini tatmin eden, herkes tarafından farkļı farklı algılanan birisi. Kitabı okurken önce çocukluğumda izlediğim çizgi filmlerden "Alice harikalar diyarında" yı hatırladım sonrada Kemal Sunal ve Fatma Girik'in başrollerini paylaştıkları "Japon İşi" filmini çağrışım yaptırdı.
Kitap 1941 de yayımlanmasına rağmen okurken yanınızda sözlük bulunması elzem. Aldülhak şinasinin kalemine hayran kaldım, şiirsel bir dile sahip. Okurken zevk alıyor insan. "Bu adam ne yazsa okunur" dedirtiyor insana.
Son kısımları özellikle etkiliyor insanı. Hayata, ölüme, gerçeklere, hayallere, doğrulara, yanlışlara ve daha bir çok konuya dair sorgulamalar yaptırıyor. Ihtiyarlık, hayattan farkında olmadan yavaş yavaş kopuş ve ölümden sonra arkamızda bıraktıklarımızla ilgili deneme tarzı yazılan kısmı daha çok sevdim diyebilirim.
Fahim Bey ve BizAbdülhak Şinasi Hisar · Yapı Kredi Yayınları · 20141,835 okunma
“İnsanlar , birbirlerinden uzun mesafelere ayrılmış yıldızlar gibi , kendi hususî boşlukları içinde dönen , hepsi yalnız , hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır.”
“Herkes ancak bir iki düşman için kin , ancak üç dört dost veya akraba için hased veya muhabbet ve ancak beş altı vücut ve ruh için bir zaaf , bir temayül veya bir aşk duyar ve beşeriyetin üst tarafı bize tamamen yabancı gibi karanlık kalır.”
“Sonra da her hayatın , ona hariçten bakanlara , nasıl esrarlı göründüğünü düşünerek en boş ömürlerin bile zihin karşısında teşkil ettiği muammaya daldım.”
“Ekseriyetle , ilk gördüğümüz bir adamın veya bir şehrin , ilk duyduğumuz bir sözün veya bir sesin hayatımızda sonradan alacağı mevkii takdirle bunlara lâyık oldukları ehemmiyeti veremeyiz.”
“Başkaları daima ancak , kendi hesaplarına uygun görüşlerine inanarak bizi kendimize göre değil , kendilerine göre muhakeme ederler ve çok kere hakkımızda erdikleri kanaatlerin bizim hakikatlerimizle hiçbir münasebeti kalmaz.”