İki arkadaş olan Nihat ve Ömer'e tanışıyoruz kitabın ilk sayfalarında. İkilinin yaptıkları konuşmayla fikirler oluşmaya başlıyor aklımda, ardında Ömer'in vapurdaki kızı görmesiyle asıl hikaye başlıyor. Ömer ilk andan beri gördüğü kızdan etkilenir gözü kızın yanındaki akrabasını bile göremez. Tanışmalarıyla beraber uzaktan akraba olmaları ve yollarının birleşmeleri... Vapurdaki kız, memleketinden teyzesi Emine'nin yanına konservatuvar eğitimi görmek için gelen Macide'dir. Teyzesinin yanındaki hayatı bir ölüm haberiyle değişir ve oradan yolunu Ömer ile birleşir. Ömer ve Macide'nin bir araya gelişi ve ardından birlikte olma süreçleri boyunca farklı ruh, karakter ve özelliklere sahip kişilerin bir arada olmanın verdiği mücadele. İki zıt karakter, hayat tarzları, alışkanlıkları tamamen farklı bir araya gelmeleriyle yaşadıkları çatışmalar, ikilemler. Yazar burada bana Stefan Zweig'in kitaplarında olan psikolojik tahlillerini hatırlattı. Ömer'in, Macide'ye hissettiği aşk, geçmişteki yaşam tarzı ve alışkanlıkları arasındaki çatışması. Macide'nin yeni hayatında yaşadıklarıyla verdiği içsel mücadele ve en sonunda yazdığı mektup ki o mektup okuduğum anda hislerini anlayışla karşılıyorum.
Aslında yazarın yazdığı her karakterin psikolojik olarak tahlili yapılıyor ve onlara uzka değiliz içimizde bazen bastırdığımız, yok saydığımız duygular, hisler var. Kendimizde olmasak bile en yakınlarımız da, çevremizde bulanan kişiler... Çok başarılı bulduğum, her satırını zevk alarak okuduğum bir kitaptı.