Yaşlıca köylü öfkeliydi:
- Ama arabacıya çatmaları neden? Fazla rakıdan ölmüş; ne farkeder! Ölmüş bir kere. Görmüş adam, kaldırımda yatıyor... bırakamazdı ya! Evinin yanından geçeceğini de biliyor. Eh... kaldırıp atmış arabasına, sürmüş atı. Kabahat mi yani? Ben de olsam öyle yapardım, sen de. Kabahat mi?..
- Değil. Ama içkiden öldü diye mezarlığa görnülürse...
- Haydi canım! Bize bu dünyada şefaat edecek kimse çıktı mı ki öbür dünyada çıksın? Herkes gibi o da mezarlığa gömülmeli. Ama benim en çok zıddıma giden arabacıya cesedi getirdin diye çatmaları! Aklım ermiyor doğrusu. Hem Kazanski'nin içkici olduğunu bilmiyorlardı sanki! Geçen yıl evlerine su getirmek için kanallarda çalıştığı zaman içkiciliğine kimsenin aldırdığı yoktu. Musluklardan sular akınca hoşlanan ev sahipleri avucuna üç beş kuruş tutuşturup "eline sağlık usta" dememişler miydi? Şimdiyse... Haydi, canım! Adamın cibilliyeti böyle anlarda belli olur işte!..
Sayfa 94 - Ötüken Yayıncılık