Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BEYZA ALKOÇ - BUL BENİ
"Baran dergiyi eski sevgilisine devretmek istiyordu. Alt sınıftan bir kız." Musa Erman söylediğime şaşırırken Aziz Ata'nın bakışları da çok farklı değildi. "Sen de bunu istemedin çünkü.." diye söze girdi Musa Hoca, "Onu kıskandın?" "Yemin ederim öyle bir mesele değildi bu.." dedim ve "Bakın durum aslında şöyle..." diyerek açıklamaya çalıştm, "Size söylediğim gibi, Baran bana aşıktı. Ve sanırım kendince benim onu kıskanmam için bir şeyler yapmak istiyordu. Bu sebeple dergiyi bir alt sınıfımızda olan eski kız arkadaşına devretmek istiyordu fakat kızın o dergiyi çekip çevirebilecek bir niteliği yoktu. Beni kıskandırmak için onca yıllık emeğimizi saçma sapan birine devretmek istemesine kızmıştım sadece. Benim istediğim şey dergiyi nitelikli birilerine devretmekti. "İsmi neydi kızın?" diye sordu Musa Hoca bir yandan not alırken. "Rana." dedim, "Rana Günolan."
Aynı şeyleri yaparak farklı bir hayat yaşayamazsin; yaşamak ve hissetmek istiyorsan değişmeye de alışmalısın. Yaşamda en yıkıcı his monotonluktur. En tutkulu aşkları bile monotonluk yıkar; Hem de bir buldozer gibi..
Reklam
Kaygusuz Abdal’ın Mısır Gezileri ve Kıyı Olayları -Eğitimi
İsmail Kaygusuz
İsmail Kaygusuz
1359’larda Abdal Musa Sultan ömrünün son yıllarını yaşıyordu. Henüz 18-19 yaşlarındaki ve yola kabul edilmiş Kaygusuz Abdal’ın akıl, inanç ve bilgi gücünü çok iyi anlamıştır. Ona en gözde abdalı-dervişi olarak bakıyordu. Belli ki Kaygusuz’u, kendi yerine baş ardıl (halife) yetiştirmek istiyordu. Bunun için genç Kaygusuz’un zamanın tüm
Ben bizi farklı sanmıştım
"SOPHİE" Abdülkadir Bilgili KDY
Dünyanın birçok ülkesinde. Avrupalı bir annenin sürdüğü pusette Uzakdoğulu bir çocuk görmek, adı Louis olan bir Hintli, Sri Lankalı bir çocuk, Richard ismiyle çağrılan bir Çinli… Fakat bu manzaralar kafasına bir türlü oturmuyordu. Bir Çinliye Richard ismi yakışmıyor gibi hissediyordu. Ne bileyim, onun ismi bu olmamalı, ona Wang denmeliydi, belki Zhang, Chen, Huang… Perulu bir çocuğa Gomez, Fernandez, Hintli bir kız çocuğuna Krisha, Arshia, Banhi ismi daha çok yakışıyordu. Belki de isimlere dair zihinsel şemalar kişinin etnik kökeni ile eşleşerek oluştuğu için bu eşleştirmeye uymayan bir ismi zihinsel algı kabul etmek istemiyordu. Bir gerçek var ki ne kadar zorlansa da, telaffuz da edilse, zihin asıl olması gereken isim şemalarına uyan ve yakışan isimleri çağırıyordu. Abdülkadir Bilgili'nin kaleminden çıkan, benzersiz bir kimlik ve köken arayışını ele alan derinlemesine bir roman. Kitap, doğduğu andan itibaren farklı kültürler arasında sıkışıp kalmış bir kız çocuğunun, kimliğini ve köklerini arama sürecini anlatıyor. Sophie, biyolojik ve manevi aileleri arasında bölünmüş, her iki dünyada da kendine bir yer bulmaya çalışırken, kimlik, aile ve aidiyet kavramlarını sorguluyor. Roman, Sophie'nin hem Afrika köklerine uzanan yolculuğunu hem de Batı toplumundaki yerini bulma çabasını eş zamanlı olarak ele alıyor.
coming soon..
Yazma işinde yeni olmasam da kitaplaştırma kısmında çok yeniyim. 4. Kitabım: "Nöroşirürjiyen" Dizgi çalışması bitti ve ISBN sonrası matbaaya geçecek (: Her kitabım matbadan bana geldiğinde sanki O'na kavuşuyor gibi "şımarıyorum" Farklı tarzları özleyenlere Nöroşirürjiyen gerçekten farklı gelecek.. Bu kelimeyi bi' kaç kez telaffuz edince çok rahat söylediğini fark edeceksin..
Reklam
Evlilik görüşmesi yapılacaksa öncelikle şu kabul edilmeli. Evlilik arkadaşlık değildir tabiki hem dış görünüş hemde fikir olarak içine sinecek bir insanla yola çıkmak ister kişi. Biri size olumsuz dönüş yapıyorsa bu durumu çok kişisel algılamamak yada çok abartmamak gerekiyor. Kadınlar çoğu zaman karakterden ve Ahlaktan dolayı red ediyor mesela karşı tarafı. Yani çok dış gorunusle alakası olmuyor.Tabi anladığım kadarıyla erkeklerde farklı ilerliyor durumlar. Reddetmek normal ama asla kırıcı olmamak gerek ve direk güzellikten dolayı red ediyorum denmemesi gerekiyor. Red edilmek mesele değil kırıcı olmadan red etmek mesele dediğim gibi bu arkdaslik değil nihayetinde bir ömür birlikte olacağın insan tabiki seçici olmak gerekir ve bu yola cikildiysa bu durumlarda göz önüne alınarak çıkılmalı. Yani yeri gelir red alırsın yeri gelir red edersin bunlarda normal ve olağan bunu kabul etmek gerekiyor.
Gönderi kullanım dışı
"Kaderin işleyişi çok farklıydı. Bazen beklediğiniz kişi sizden kilometrelerce uzakta ve farklı bir şehirde sizin ona gitmenizi bekliyor olabilirdi." Saka ve Sanrı
Hangi çiçek diğerini "sarı açtı" diye ayıplar? Hangi kuş "farklı ötünce" diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü ölüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulan, kendini bulamayan insanlar...
Yeşil Yol
Yeşil Yol
Sanrılar kuyusunda asılı kalmış bir ruhu oynar bedenimin en ince noktası Mahzun ve sert bakışlarını üstüme dikerken bile gülümser Başkalaşmayı başkalarından öğrenmiş olsa gerek Bana bile yabancı bu aralar Farklı gözlerle bakmayı farklı gözlerden bakmak ile karıştırmış muhtemelen Yusufu andıran bir yüzü ve gözleri var Kuyuda kalmanın ne demek
Reklam
İngiliz edebiyatı nedir? İngiliz edebiyatı, İngilizce dilinde yazılan edebiyatı araştırmasıdır. Yazarlar İngiltere'den olmak zorunda değil, dünyanın her yerinden olabilirler. Tarihin en ünlü yazarlarından bazılarını içerir: James Joyce (İrlanda), William Shakespeare (İngiltere), Mark Twain (ABD), Arthur Conan Doyle (İskoçya), Dylan Thomas (Galler) ve Vladimir Nabokov (Rusya), sadece birkaçı isim vermek gerekirse. İngiliz edebiyatı beş yüzyıldan daha önceye dayanıyor. Sadece dünyanın farklı yerlerinden ve dönemlerden gelen yazarları temsil etmiyor, aynı zamanda her büyük tür ve yazı tarzını da kapsıyor.
üç yıl önce telegramdan tanıştığım bir arkadaşım var. üç yıldır yaptığımız birçok şeyi birbirimize danışıyoruz veya haber veriyoruz. okuldaki işlerim doktor kontrollerim yeni aldığım şeyler hepsini biliyor. aynı şekilde ben de onun hayatından haberdarım. bir ay konuşmamış bile olsak diş kontrolüne gittim, arabayı satıyorum veya spora başladım diye mesaj atıp birbirimizi bilgilendiriyoruz. bir derdim sıkıntım olduğunda geçiştirmeden farklı bir açıdan bakarak dönüt verdiği için onu sıkar mıyım diye düşünmeden anlatabiliyorum. aynı şekilde bütün tavsiyelerimi ciddiye alıyor mümkünse uyguluyor. görüşlerimiz farklı olduğu için genelde it gibi dalaşıyoruz. telefonda genelde susarım ama iki dakika bir sus da dinle diyeceği kadar carlıyorum. ama sonrasında birbirimize röntgen fotoları gönderiyoruz. gevrek, güneş kremi, şampuan saçmasapan her şey hakkında konuşuyoruz. merak ettiğim bir şampuanı ona aldırdım deneyecek ona göre ben de alacağım. iyi kötü birbirini idare eden kahvehane arkadaşları gibi takılıp gidiyoruz.
Kaynayan su patatesi yumuşatır, yumurtayı ise sertleştirir. Seni farklı kılan ortam değil, kendi özündür. -İmam Şafii-
Kafaya takamamakta Sokrates gibi olmak vardı.
Felsefe tarihinin en güçlü filozoflarından biri olan Sokartes'in kendini "At sineği"olarak tanımlaması bilinen bir olaydır ancak Sokrates günümüzde yaşamış olsaydı bu tanımı nedeniyle bir psikoloğa gitmesi gerekebilirdi.O dönemin koşullarında bile kulağa çok farklı gelen bu benzetme,günümüz psikologları için iyi bir araştırma konusu olurdu sanırım önce sokrates'i sohbet etmek için davet eder ve bu benzetmeyi kendisine neden yakıştırdığını sorarlardı ama onun kadar Çetin bir filozofu sadece kendisinden dinlemek yeterli gelmezdi öncelikle eşi bu görüşmeye dahil edilir sokrates'in özel yaşamındaki hali sorgulanırdı. Bununla da yetinmezlerdi.En yakın öğrencilerinden biri olan platon'un da Sokrates hakkında paylaşacağı bilgiler çok kıymetli olurdu tüm bu incelemelerden sonra onun hakkında nihai bir karar verilirdi.Ama psikologların unuttuğu çok önemli bir ayrıntı vardı verecekleri karar sokrates'in umurunda olmazdı. "At sineği" metaforu. Bu yazidan benim çıkardığım sonuç insan kendini ve amacını biliyorsa bu çoğu zman yeterlidir gerisi önemli değil.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.