Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Karalama1
Son yıllarda çok kitap okuduğumdan olsa gerek, yazarlara özendiğim zamanlar oluyor. Bir şeyler anlatma, ahkam kesme, bir şeyleri tanımlama, o şey hakkında yargılarda bulunma ve o şey hakkında hüküm verme ihtiyacı mı desem bunun adına, bilemiyorum. O kadar anlatılmaya, tanımlanmaya, hakkında yargılarda bulunulup, hüküm verilmeye muhtaç konu varki,
“Onu tanımış olmak benim için üçlü bir armağandı: Bilimsel bir armağan ! Kültürel bir armağan ! Kişisel bir armağan ! Bilimsel Armağan: Etik eylemin, kendi temelini önceden kabul edilmiş bir dünya görüşü ya da inanç boyutundan değil, insanca sürdürülen kişi ilişkilerinin yanı sıra toplum içindeki kendini gerçekleştirme imkanları üzerinde düşünülerek edinilen bir tecrübeden kaynaklandığına dair bilgi için Prof. Kuçuradi’ye müteşekkirim. Onun devlete yöneltmiş olduğu ‘ insan haklarını koruma ödevi/talebi’ güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Kültürel Armağan: Filozof İoanna Kuçuradi’ye şu tecrübem için müteşekkirim: Akıl, değişik tarihsel gelişme evreleri içinde gerçekleşen köklü diyalog sırasında ve varolan ile varolması gereken arasındaki biteviye mücadele esnasında kendini sürekli olarak değerlendirmektedir. Onun bütün kültürlere -hem kendi kökenindekine hem de gelecekteki kültürlere- duyduğu derin saygıya, yani kültürel farklılıklara değer vermesine hayranlık duydum. Kişisel Armağan: Meslektaşım İoanna’ya, kişisel karşılaşmamızın bana bahsettiği armağan için, cömertçe ve kendi çıkarını hiç düşünmeden gösterdiği insanca davranış için, misafirperverliği, yardımseverliği ve anlayışı için bütün bunlara sınır tanımadan bana yaşattığın için müteşekkirim. Onun bana vermiş olduğu bu armağanlar benim için mutlu bir rastlantıydı. “ + Alexius J. Bucher
Reklam
Plowden Raporu ve Hadow Raporu
Plowden Raporu ve Hadow Raporu, İngiltere'de eğitim sistemiyle ilgili önemli iki rapordur. İşte her ikisi hakkında kısa bir açıklama: 1. **Hadow Raporu (1931) - "The Primary School":** - Oluşum ve Amacı: Hadow Raporu, İngiltere'deki ilkokul eğitimini inceleyen bir diğer önemli rapordur. 1920'lerde ve 1930'larda ilkokul eğitimine dair sorunları ele almak üzere kurulan komitenin raporudur. 2. **Plowden Raporu (1967) - "Children and their Primary Schools":** - Oluşum ve Amacı: Plowden Raporu, 1960'ların ortalarında İngiltere'de ilkokul eğitimini incelemek amacıyla oluşturulan bir rapordur. Adını başkanlığını yapan Lady Plowden'den alır. Her iki rapor da İngiltere'deki ilkokul eğitim sistemini ele alarak, çocuk merkezli eğitim anlayışını, bireysel farklılıklara saygıyı ve genel olarak eğitim sistemine yönelik çeşitli önerileri içermektedir. Bu raporların önerilerindeki farklılıklar, dönemin siyasi, sosyal ve kültürel bağlamına da bağlıdır. Plowden Raporu, 1960'ların liberalleşen atmosferine ve öğrenci merkezli eğitim anlayışının yükselmesine denk gelmiştir. Bu dönemde, öğrencilerin öğrenme süreçlerine daha fazla katılımına vurgu yapılırken, otoriteye karşı bir eleştiri ve özgürlükçü bir atmosfer bulunmaktaydı. Öte yandan, Hadow Raporu'nun 1930'ların ekonomik sıkıntıları ve sosyal normların daha katı olduğu bir döneme denk gelmesi, daha disiplinli ve otoriter bir eğitim yaklaşımının benimsenmesine neden olmuş olabilir. Bu dönemde, sosyal normlar ve geleneksel eğitim değerleri genellikle daha belirgindi.
Quasimodo, Victor Hugo’nun “Notre-Dame’ın Kamburu” romanında önemli bir karakterdir ve birçok açıdan önemli bir simge haline gelmiştir. Quasimodo’nun fiziksel görünümü, toplumun güzellik standartlarına uymadığı için dışlanmasını ve aşağılanmasını simgeler. Bu, fiziksel farklılıkların ve toplumsal dışlanmanın temsilidir. Quasimodo’nun hikayesi, toplumun güzellik anlayışına sorgulayıcı bir bakış açısı sunar. Quasimodo, dış görünüşünden bağımsız olarak içsel değerlere sahip bir karakterdir. Sadakat, sevgi, fedakarlık ve merhamet gibi insani değerleri temsil eder. Quasimodo’nun karakteri, okuyuculara insanlığın özünde bulunan güzellikleri hatırlatır ve dış görünüşün ötesindeki değerlere odaklanmanın önemini vurgular. Quasimodo, okuyucularda empati duygusu uyandırır. Onun yaşadığı dışlanma, yalnızlık ve acılar, insanların benzer duyguları deneyimlemesine yol açar. Quasimodo’nun hikayesi, insanların iç dünyasına ve zorluklarla başa çıkma becerilerine dair derin bir anlayış geliştirmeye katkı sağlar. Quasimodo’nun hikayesi, toplumun dışlayıcı ve yargılayıcı tutumlarını eleştiren bir alegori niteliği taşır. Hugo, Quasimodo aracılığıyla toplumun güzellik saplantısını, yargılamayı ve insanların farklılıklara tahammülsüzlüğünü sorgular. Bu, toplumsal adalet ve eşitlik arayışını vurgular. #Quasimodo #victorhugo
Beğenmedim
Öncelikle, "Kadın Beyni Erkek Beyni" adlı kitabın temel varsayımı, kadın ve erkek beyninin farklı yapılar ve işlevlerle karakterize edilmesidir. Kitap, bu farklılıkların hem genetik hem de hormonel faktörlerden kaynaklandığına ve bu nedenle kadınların erkeklerden daha duygusal, sosyal ve dili daha iyi kullanabilen yaratıklar olduğuna inanır. Ancak, bu gibi iddiaların tutarlı ve bilimsel temelleri olduğuna dair herhangi bir kanıt sjs sunulamdi Ayrıca, kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıklara çok fazla vurgu yapmak, toplumsal cinsiyet normlarında bir tür belirleyici olarak hareket etme potansiyeline sahiptir. Kitap, kadın ve erkek cinsiyetlerinin genellemelerine çok fazla odaklanarak, stereotipleri pekiştirebilir ve cinsiyete dayalı davranışların doğal olduğunu ima edebilir. Bununla birlikte, kadın ve erkek arasındaki beyin farklılıkları hala birçok bilim adamı ve araştırmacının tartıştığı bir konu ve "Kadın Beyni Erkek Beyni" kitabı, araştırmaların farklı sonuçlar elde etmesi nedeniyle bu görüşlere genel bir yaklaşım sağlayamayabilir. Buna ek olarak, kitapta yer alan bazı iddialar, beynin işlevleri hakkında yanıltıcı veya asılsız olabilir. Sonuç olarak, "Kadın Beyni Erkek Beyni" kitabı, kadın ve erkek beyinleri arasındaki farklılıkları tartışmak için bir başlangıç olsa da, bu farklılıkların ne kadar somut olduğu ve toplumsal cinsiyet normlarına nasıl etki ettiği gibi konularda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duymaktadır.
Hipokampus

Hipokampus

@Hipokampus_
·
10 Haziran 2023 15:32
Çokça Hımm Şimdi Anladım... Dedirten Bir Kitap:))
Bir itirafla başlamak istiyorum. (Yargılamayın ama) Herkes ilk gördüğü insan hakkında çok kısa sürede hemen bir izlenim edinir. Bunu neye göre yapar peki? Altıncı his mi? Duyular mı? Kalp mi? Bana göre hiç biri. Gözlemlerim sonucunda şunu net bir şekilde diyebilirim: İnsanlar hakkında ilk izlenimi kimisi gözlerden kimisi alından kimisi
BABAMIN ODASI...
-Ne işimiz var anne bu mahallede? Neden cevap vermiyorsun?Neden bu binada durdun? -Hiçbir şey sorma,sadece gel. (Anne kız bir binadan içeri girerler ve bir dairenin önünde dururlar, anne anahtarla dairenin kapısını açar ve içeri girerler) -Anne bu evde kimin, neden anahtarı var sende? -Satın aldım, bize ait artık bu ev. -Seni anlamıyorum anne.
Reklam
para ile çok şey alırsın fakat para ile gelen ve görüntüden ibaret olan sahte mutluluğu sürekli daim edemezsin çünkü bir emek yoksa ince çizgilerin, gizli arzuların yoksa paranda fayda etmez sana İçinde her daim yaşama dair bir tutku olmalı. her zaman yeniliklere ve farklılıklara açık olmalısın. yoksa kendi çöplüğünde çürüyüp gidersin...
Derunkitap
Derunkitap
Bir dostumuz dini tanımları felsefe ve inançlar üstü yapmak dini alandaki kargaşayı ve dini sahadaki bu daralmayı önler yorumunda bulundu. Var olsun! Kanaatimize göre bu durumda da dini sahanın tekelleşmesi söz konusu olacak ve dolayısıyla bu da totalitarizme götürecektir. Burada yapılması gereken eğitim sürecinde her şeyden önce insani değerleri vermek; hak, hakikat ve hukuk bilinci oluşturmak. Ondan sonra zaten İslami değerleri önemsiyorsa kabul eder. Bununla da İslamist anlayışı kastetmiyorum, yani dinin Allah'a has kılındığı durumu kastediyorum. Bu yapılabilirse, farklı anlayışların bir arada yaşama imkanı oluşur, farklılıklara saygı duyulur, ortak insani değerler alanında buluşulur; mezhep, nesep ve cinsiyet ayrımcılığına dayalı bir dil geride kalır. Ancak pek çok yapı, kendisinin indi olarak anladığı yorumu, gelenekleri, atalar kültünü, Arap Bedevi anlayışını İslamin asli yorumu olarak görmesi sebebiyle, bu anlayışı toplumun belli kesimlerine giydirmeye çalışıyor, bu elbise de topluma dar geliyor... Netice itibariyle toplumsal sahada değerler alanında bir savrulma gözle görülür bir şekilde artıyor. Olması gereken herkesin değer ve düşünce dünyasına saygı göstermektir. Ancak değer ve düşünce dünyası savrularak ve tepkisel şekilde oluşursa, sonuçları ağır olur; onun için değerler alanının damıtılarak, hayatı anlayarak ve kavrayarak oluşması gerekir. Sağlıklı ve sağlam temeller üzerinde bir değerler alanı ve toplumsal tasavvur üretebilmenin imkanına dair tecrübeler, İslam Felsefesinde ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinde var, ama kitlelerin hararetini ancak ateşli söylemler söndürüyor... Aygün Akyol
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.