Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatih Selçuk

Fatih Selçuk
@fatihselcuk
Tarihçi Doktora Öğrencisi Edebiyat Tutkunu İzmir
Araştırmacı Tarihçi
Ege Üniversitesi
İzmir
İzmir, 12 Eylül
79 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
1919 Ekim'inde Kilikya'yı işgal eden Fransız kurmaylar, Paris'e gönderdikleri raporlarda şu uyarıyı yapıyorlardı: "Acele edilmediği takdirde Mustafa Kemal bizi uzun soluklu bir gerilla savaşı içine itebilir".
İdeal Kültür YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Atatürk ve Bulgar Köylüsü
Bir gün danslı çay saatinde, Sofya'da şık bir gazinoda oturmuş, orkestrayı dinliyordu. O sırada köylü kılığında bir Bulgar girip yanındaki masaya oturdu. Garsonu üst üste çağırdı; garson onu önce önemsemedi, sonra da servis yapmayı reddetti. Arkadan da gazinonun sahibi, köylüye çıkıp gitmesini söyledi. Köylü, "Beni buradan atmaya nasıl cesaret edersiniz?" diye kalkmayı reddetti. "Bulgaristan'ı benim çalışmam yaşatıyor. Bulgaristan'ı benim tüfeğim koruyor". Bunun üzerine polis çağırdılar. O da köylüden yana çıktı. Köylüye çay ve pasta getirmek zorunda kaldılar. O da bunların parasını tıkır tıkır ödedi. Mustafa Kemal sonra, bu olayı arkadaşlarına anlatırken, "İşte ben Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum," dedi. "Köylü memleketin efendisi durumuna gelmedikçe, Türkiye'de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez". Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmişti: "Köylü, memleketin efendisidir".
Sayfa 85 - Altın Kitaplar, 2019.Kitabı okudu
Atatürk ve Kitaplar
Atatürk'ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu anlatıyor: "(Bir gün kütüphanede çalışırken) Biraz sonra, bir baktım iki tane cephane sandığını Muhafız Alayı erleri getirip kütüphaneye koyuverdiler ve gittiler. Ne olduğunu anlamadan bakıp dururken Atatürk içeri geldi, benim şaşkın şaşkın baktığımı görünce, 'Ne oluyor Nuri oğlum, şaşırdın değil mi? Şaşırma şaşırma, savaşta bunlarla cephane taşıdık, sen o zaman çocuktun, bilemezsin, bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve savaş okumakla, kitapla olur. İşte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitapları alsın!' dedi".

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şapka İnkılâbı Hakkında
(1930 senesinde Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın Bursa mitingini yaptığı sırada) Fethi Bey, başındaki şapkayı çıkarıp, "Bizim bunları çıkaracağımızı..." der demez, bütün dinleyenler, binlerce kişi başından şapkasını çıkarıp ayağının altına attı. Hâlbuki Fethi Bey'in cümlesi henüz tamamlanmamıştı. "Bizim şapkayı çıkaracağımızı söylüyorlar, bu bir iftiradır, inkılapçılarla aynı fikirdeyiz" demek istiyordu. Bunun için, bu cümleyi söylemek için binlerce kişi, herkes başından şapkasını çıkarıp ayağının altına attı.
Sayfa 490 - Bilgi Yayınevi
Atatürk ve Kurban
Tarsus'a girerken esnaf dernekleri, istasyondan kente kadar, arka arkaya kurban kesip duruyorlar. Gazi her kurban kesildiğinde, kafasını öte tarafa çeviriyor. Latife Hanım bir aralık, "Ne oluyorsunuz?" dedi. "Hiç kurbana bakamam" diyor!
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Atatürk Devrimleri Neden Hızlı Olmuştur?
"Türkiye'yi azar azar mı ilerletmeli, birdenbire mi?" Atatürk "İki sistem var" diyordu, "Biri, bilindiği gibi, Büyük Fransız İhtilâli'ndeki tarz: Rejimler değişecek, ihtilallerin önüne karşı ihtilâller çıkacak. Sağ solu tepeler, sol sağı süpürürken, bir de bakılacak ki, bir buçuk yüzyıllık zaman geçmiş. Bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı?"
(Atatürk'ün) Kızdığı noktaların başında kendisini Napolyon'larla, Yavuz'larla karşılaştırmak gibi gaflar geliyordu. O zaman, o kadar hiddetleniyordu ki, sözün gerisini bile dinlemeye dayanamayarak karşısındakini susturduğu oluyordu.
Sayfa 44 - İş Bankası Kültür Yayınları, 5. BaskıKitabı okudu
RİYAKARLIK
1923'ün Mart ayı, Mersin gezisi. M. Kemal Paşa: "Bana muhalif olanlara bir şey demem, olsunlar; fakat muhalifim oldukları halde, beni seven halka karşı kendilerini benimle beraber gibi göstermeye kalkmaları; hayır, böyle ikiyüzlülüğe tahammül edemem".
Atatürk Evleniyor
1922'nin sonları. M. Kemal Paşa: "Evleniyorum!" Herkes hayret içinde: "Ciddi mi paşam?" M. Kemal Paşa: "Ciddi efendim, ciddi, kesin ve kararlaştırılmış bir durum: Ev-le-ni-yo-rum. Etrafındakiler: "İzmir fatihinin kalbini fetheden bu bahtiyar kim?" M. Kemal Paşa: "İzmirli bir kız!" (Latife Hanım)
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 5.BaskıKitabı okudu
Türkçenin Fakirliği Hakkında
(Dilde Sadeleşme Reformu ile) Oluşturulan yeni Türkçedeki saldırı/saldırmak deyimi, Osmanlıca'da birbirinden net bir biçimde ayrılan en az beş kavramın karşılığıdır: Hücum (assault, charge), taarruz (offensive), tecavüz (violation, transgression), tasallut (molestation) ve taaddi (agression).
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
1930'larda Yapılan Dilde Sadeleşme Reformu Hakkında
Türk dilinden yaklaşık 60.000 kelime atılmış, yerine 3.100 kadar yeni kelime (atılanın %5'i) konmuştur. Yüzyıl başında kültür dilinde bulunan 83.400 civarında kelime (60.000 atılan kelime+23.400 kalan kelime) yerine, bugünkü yazı Türkçesi en çok 26.500 kelimeye sahiptir. Bir başka deyimle, Türkçe yazı dili en az %68.2 oranında fakirleşmiştir.
Sayfa 192 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Cumhurbaşkanlığı Makamı Hakkında
Türkiye'nin de benimsemiş olduğu siyaset üstü cumhurbaşkanlığı makamı bu ihtiyacı (partiler üstü bir sigorta ihtiyacını) karşılamak için düşünülmüştür, ancak yetersizdir. Böyle bir makama (cumhurbaşkanlığına) seçimle veya siyasi dengeler üzerinde gelen kişi, ödenmesi gereken siyasi "borçları" olan bir kişidir. Makamını kaydı hayat (ömür boyu) şartıyla üstlenmediği için, kişisel gelecek kaygısı taşır. (Monarşilerdeki gibi) Geleneğin ve kutsallığını desteğine sahip olmadığı için, gücünü başka yerlere dayandırmak zorundadır.
Sayfa 98 - Nişanyan'ın bu tespitleri 1990'lardaki siyasi havada yazılmıştır.Kitabı okudu
Nişanyan'a Göre Monarşinin İşlevi
Tarihte yerleşik bir hükümdarlık rejimini devirerek cumhuriyet kuran ülkelerin hemen hemen hepsinin, rejim değişiminden kısa bir süre sonra anarşiye veya son derece kanlı ve zalim diktatörlüklere yuvarlandıkları görülmektedir.(...) Bu nedenledir ki Japonya'da 1945'ten sonra Amerikalılar eliyle demokratik anayasa oluşturulurken, imparatorluk makamının korunması rejimin istikrarı için elzem sayılmıştır. İspanya'da Franco'nun ölümünden sonra krallığın yeniden kurulması, bu ülkede demokrasinin pekişmesi sürecinde önemli bir rol oynamıştır.
Sayfa 96 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Türkiye'de Saltanat (Monarşi) Kavramına Bakış Hakkında
Fransa'nın kendine özgü tarihi gelişimi, "monarşinin özgür toplum ideali ile bağdaşmayacağı" şeklindeki bir görüşün, Fransız kültürel etkisindeki ülkelerde yaygınlık kazanmasına yardım etmiştir. 1789 devrimini izleyen uzun mücadele sürecinde, Fransa'da monarşitlerin modernizme ve siyasi özgürlüklere karşı takındıkları son derece katı tavır, Fransız kültürü almış kimselerde "monarşi eşittir gericilik" refleksinin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Türkiye'de de anti-monarşist düşüncenin gelişiminde Fransa etkisi gözardı edilemez.
Sayfa 95 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa'nın Saltanatı Elinin Tersiyle İtmesi Hakkında
İktidar sahibi açısından taç ve tahtın avantajı, siyasi gücü tarihin, geleneğin ve meşruiyetin azametiyle pekiştirmesidir. Tahtını miras iddiasına dayandıramayan bir hükümdar, bu avantajlardan yararlanamaz. Başa geçiş tarzı ne olursa olsun, her zaman "gasp" ve "gayrimeşruluk" suçlamalarıyla yüz yüzedir. İktidarı halktan aldığını ileri sürebilen ve belirli aralıklarla "halkın onayını" alma görüntüsünü koruyabilen bir cumhurbaşkanın pozisyonu, bununla kıyaslanamayacak kadar güçlüdür.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.