Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

fatma

Oysaki aşırı bencil­ler kendilerini pek üstünkörü bilenler, kendilerinden önce iş­lerine bakanlardır. Onlara göre kendi kendisiyle baş başa kalmak, sırt üstü yatıp vakit öldürmektir; ruhunu zenginleş­tirmeye, kendini adam etmeye çalışmak boş hayaller kurmaktır. Sanki kendimiz bizden ayrı, bize yabancı birisiymiş gibi. Kendinden aşağıya bakıp da kendi kafasına hayran olan adam, kendinden yukarıya, geçmiş yüzyıllara gözlerini kaldırsın; o zaman yüzlerce devin ayaklan altında kalacak ve burnu kırılacaktır.
Reklam
Arketip açıklamayla bitirilemez. Çocuklar onu yetişkinler kadar iyi ve kesin bir biçimde anlarlar; hatta daha da iyi anlarlar, çünkü zihinleri kolektif bilincin geleneksel ahlakçılığıyla, tek yanlı, gölgesiz yarı gerçekleriyle doldurulmamıştır henüz.
Günışığının diline indirgendiğinde Andersen'in öyküsü, gölgesiyle karşılaşıp onu kabul edemeyen kişinin kayıp bir ruh olduğunu söyler. Aynı zamanda, özellikle kendisi hakkında, sanat hakkında da bir şey söyler. Der ki, eğer Şiir Hanesine girmek istiyorsanız, oraya etiniz kemiğinizle, katı, mükemmel olmayan, hantal, nasırlı, nezle olan, hırsları ve tutkuları olan gövdenizle, gölgesi olan bir gövdeyle girmek zorundasınız. Der ki, eğer sanatçı kötülüğü görmezden gelirse, hiçbir zaman Işık Hanesine giremez

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her yokluktan ziyade ilim ve edep vadisi çoraklaşan bu zavallı kavruk memlekete Allah katından mevsim mevsim çekirge düşer de zamanın icabına değil, gerçek ihtiyaçlarına hizmet eden, kafaları dengeli ve iktidarlarını nutuktan ziyade faaliyetinde ispat eden büyük memurlar düşmez... Şüphesiz bu da kendi kusur ve günahlarımızdan...
Felsefe okulları artık mazide kalmış olsa da insanlar, bir yaşam felsefesine en az eskisi kadar ihtiyaç duyuyorlar. Burada asıl soru, bunu nereden bulacakları.
Reklam
Ne yazıktır ki günümüzde herhangi bir felsefe okulu yoktur. Felsefeyle okullarda, daha doğrusu üniversitelerin felsefe bölümlerinde uğraşılıyor fakat antik felsefe okullarıyla bu bölümlerin sahip oldukları kültürel roller, en ufak bir benzerlik taşımıyor. Bir kere, üniversitelerdeki felsefe derslerine yazılanlar bunu, nadiren, bir yaşam felsefesi bulabilmek amacıyla yaparlar. Bu dersleri alırlar çünkü danışmanları, onlara aksi takdirde mezun olamayacaklarını söylerler. Bir yaşam felsefesi peşinde olsalar bile, çoğu üniversitede bunu sağlayacak bir ders bulmaları pek mümkün olmaz.
Yaşayıp da yarar ummak bana yakın bir duygu değildi; ama böyle dövülmüş ete dönmek de insanı lezzetsiz yapıp, kayışa çeviriyordu.
Âşık olduğunuz insan aslında rüyalarınızın erkeği ya da kadınıdır: daha tanışmadan önce onu hayal etmişsinizdir - yoktan değil, zira hiçlikten hiçlik çıkar, ama yaşanmış veya arzulanmış deneyimlerinizden. O kişiyi o denli net bir biçimde ayırt edebilmenizin sebebi onu bir anlamda zaten tanıyor olmanızdır; onu bunca zamandır beklemiş olduğunuz için ezelden beri tanıyormuşsunuz gibi gelir, ama aynı zamanda size yabancıdır. Tanıdık yabancı kişilerdir onlar.
Psikiyatrik tanılar kavrayamadığımız insan kalmasın diye vardır.
Aşk söz konusu olduğunda bilgi işe yaramaz; aşkta ortaya çıkan, insanın arzuladığı ama neyi arzuladığı hakkında hiçbir fikrinin olmadığıdır. Ya da belki Proust’un bizi ikna etmek istediği üzere, bu tür bilme arzusu içten içe daha maksatlı ve kötücüldür; başkası hakkında farkında olmadan bilmek istediğimiz şey, bizi ona duyduğumuz arzudan kurtaracak olan şeydir.
Reklam
Bütün sanatlardan ziyade, müzik bizi irade mücadelelerinde başarılı kılar. Zira müzik diğer sanatlar gibi fikrin kopyası değil, bizzat iradenin kopyasıdır. Diğer sanatlar fikir vasıtası ile bize hitap ederken; müzik aracısız tesir eder. Ancak sanat vasıtasıyla kazanılan bu huzur ve sükûnun ömrü ne yazık ki çok kısa, insanlara ilim ve sanatın bahşettiği kurtuluş geçicidir. Zaten böyle bir mücadele hayatla daimi bir mücadele içinde olan ve ekmek kavgası veren insanların çoğu için de mümkün değildir.
Sayfa 70 - Atlas YayınlarıKitabı okudu
Ev bir değirmendir; ruhlarımızı doğumdan ölüme öğütür.
Russo yazıyor ki: Harpten sonra amele gündeliklerinden daha az gelir sahibi olduğu halde yaşamak için daha fazla masraf yapmaya mecbur olan orta sınıfın hayatı her gün sıkıntı içindeydi. İşçi sınıfının hayatına intibak edemeyecek kadar ince ve her gün artan fiyatlara dayanamayacak kadar fakir olan bu sınıf, kendisini günden güne ezen bir kerpetene sıkışmış gibiydi. Son endişeleri kendi ihtiyaçlarını tatmin etmekten başka bir şey olmayan hükümetler tarafından fena muamele gören bu sınıfın (orta sınıfın) enkazı üstünde servetlerini inşa eden zenginler tarafından da istismar edilen orta sınıf eski üstünlüğünü gitgide kaybettiğini anlıyordu.
180 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.