' Çağın hızını yakalayacağım diye kendinizi paralamayın, herkesin bir özgün beyin ahengi var, bunu zorlamamak gerek. Zorlanması hiç bilinmeyen hastalıkların icadına sebebiyet veriyor. '
şövalye boğayım sevmem böyle konuksever
nevresimler
oportünist yorganlarınız yorgun
sevmem böyle şıpınişi argın vesikalık birleşmeler
hele hele göstermeci
kamu oyu çiçekleri
biliyorlar ki gönlüm astronot ara gazlar veriyorlar
alaittin'in lâmbası denli umarsızken
oramdan tutmayın özümü
çekiniz kurutma kâadı bakışlarınızı üstümüzden
yeterince mürekkep içildi hokka ağızlarınızdan
sen şunu bilmiyorsun salak mart ayı
hiç mürekkep sevmem
sevgi mavisi bir kurşun kalemim
siz osuruk bir kalemtıraşsınız madam
çakımız var bursa işi
en permatik günler sizin olsun
' İstisnayım. Kuralları bozmuyorum. Kurallar sayemde güçleniyorlar. Kuralcılara, dev bir kıyak olarak, nasıl olunmaması gerektiğinin somut örneğini oluşturuyorum. Gözle görülen, elle tutulan bir istisna olarak dolaşıyorum orda ve burda. '
' Ne tehlikeli bir gençlikle karşı karşıyayız. Hem bilmiyor, hem kulaktan zeytinyağsız dolma olarak biliyormuş gibi yapmayı seviyorlar, hem de her konuda. '
' Bir gün algılıyorsunuz ki, kimse kitap okumuyor. Satın almıyor değil, alıyor, okumak istiyor, başlıyor, birkaç sayfa sonra pes ediyor. Okuma alışkanlığı, keyfi, gereksinimi yok onun. '
Tutucu değilim ve fakat değişim, çağın gereği olarak peşinden koşturduğumuz bir serüven oldu artık; sanki her şey değişmek zorundaymış gibi bir telaşın içindeyiz gibime geliyor. Değişime uğramayıp yüzyıllarca duragelen şeylerin de büyük değerler olduğunu unutmamalı, her şey değişmek zorunda değil.
Benim çocukluğumdan bu yana İstanbul çok değişti. Daha mı güzel oldu yani?