"Bir de bu dünyada sahip olduğum en kıymetli eşyalarım var elbette. Türlü türlü kamış kalemlerim, is mürekkeplerim, lika için Bursa'dan getirilen ham ipeklerim, aherli kâğıtlarım. Onlar olmazsa kimseye anlatamam ve kimse anlayamaz beni."
"Mecnun değilim dost; ama çağırırsan çöllere gelirim. Sana yalan halde gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim. Kapıyı çaldığında "kim o ?" dersen; ben olmam kapında, sen olur gelirim. Sen 'gel' de yeter ki yola yük olmam, yol olur gelirim...
Başımı kesip kör kuyuya atsalar... Şah damarımdan oluk oluk kan akıtsalar... Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar... Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar... Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım Mevlân'am seni. Yemi ederim ki ölümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş.
Arza hacet yok halim sana ayandır...
Dile gerek yok, sessizliğim sana beyandır...
Söze lüzum yok, susuşum sana kelâmdır...
Kelama ihtiyaç yok, aşk sana figandır.
Senden önce kitaplarda arıyordum derinliği. Kitaplardan utanıyorum. Sen bütün kitaplardan daha derinsin, sana yazdığım mektuplardan utanıyorum, kendi kendini oku.