Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çok Bilmiş

Çok Bilmiş
@feyza1mucize
Bir garip dünya flanörü…
İlahiyat Fakültesi +Hemşirelik Fakültesi
17 Aralık 1995
43 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Reklam
Dünyaya gelişim bi tren yolculuğu gibi sanki. Niyesini unutmuşum. Nereye gideceğimi de.. sadece yolculuk esnasında dışarıyı izlemeye kaptırmışım kendimi.. ben izledikçe zaman geçiyor. Zaman geçtikçe ömrüm gidiyor. Ve ben bu arada tükenip duruyorum… tıpkı tükenip giden çoğu şey gibi.
Nasihatimdir, vasiyetimdir Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e “zıpçıktı astrolog” diyen devrimci Martin Luter’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde. Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun. Aziz ülkemize gelince, ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen’in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek “gerçek”, soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı. ALEV ALATLI 1942 - 2024

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir bana mı itici geliyor bu dizi filmler ? Odunun budanıp şekilden şekile sokulabildiği gibi kadın figürününde budanıp halden hale sokulması ? Sahi özbenlik kavramı , kendi olma , doğal olma , kendini olduğu gibi kabul edebilme ve buna benzer daha bir çok algoritmalar bu kişiler için izafi gayb mı ? Türlü duygularımı mantığımın karşısına oturtup hüküm verme hadsizliğinde bulununca bunca insanın modernizm sürüsünde otlanıp özüne yabancı yetişmesi içler acısı.
Akıldan kalbe yolculuk bu olsa gerek.
Reklam
Tefehhüm ; akılla yapılan değerlendirme Tezekkür ; geçmişe bakıp ibret alma.
Mutluluk..
Diğer bir deyişle , insanların yaşayış şekillerini şimdi bile anlayamıyorum. Mutluluk fikrimin diğer herkesin mutluluk fikriyle tamamen çelişmesinden korkuyorum. Bu korku beni tüketiyor.
Kambur Nine..
Kendimi düşünüyorum gözlerim kapalı. Minik bir sarkaç üzerinde.. Bilinçsiz bir farkındalık hali ile… Bazen farkların farkında olmak yetmiyor çünkü. Bazen bilmek yetmiyor. Ben bütün bildiklerim ile yalpalarken hala yeni şeyler öğrenmeye merakımın olması da sanırım cevaplayamadığım sorulardan… kendime gelmek istiyorum. Asıl büyük hedefe doğru adım adım ilerlerken heyecanımı yitirmekten korkuyorum. İşte tam bu noktada bir kambur nine geliyor gözümün önüne. Doğrulmaya takatini yitirmiş ama aklında doğrularıyla.. Gözünü uzaklara dikmiş bir kambur nine..
Vakur Tscheisever

Vakur Tscheisever

@Tscheisayan
·
21 Haziran 2023 17:07
DEVRİMBAZ: KENDİ ÖZ RUH KÖKÜNÜN HAİNİ...
Hiçbir şeye inanmayan ve boyuna inkâr etmekten başka işi olmayan gübre insandan, çıksa çıksa tezek çıkar. Bu yüzdendir ki, komünist, ilericilik taslayan, kendi öz ruh kökünün haini, başıboş bir devrimbazdan daha az iğrençtir. Zira devrimbazın ne kitabı, ne mezhebi, ne dünya görüşü, ne kafa çilesi vardır...
Sayfa 373 - 10 Hâl ve Manzara, Asıl Dâvâ Hepçilikte, 6.Baskı, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Bu dünyaya geldiğinde ilk şunu öğrenmeli insan: iyi biri olmak, sevilmek için asla yeterli değildir. Dünyanın tüm yalnızlarını bir meydanda toplasak mesela, içlerinde kötü bir insan bulma ihtimaliniz çok düşüktür. Çünkü hiçbiri, toplumun onlardan beklediği kötülükleri kendilerine yakıştıramamıştır. Yalan söylemeyi beceremeyenler, gösterişten kaçınanlar, rol yapamayanlar, sürüyü takip etmek istemeyenler ve hayatı fazlasıyla sorgulayanlar daima yalnızdırlar. İyi biri olmak sizi popüler kılmaz, aksine toplum nazarında sizi bayağı ve sıkıcı gösterir. Şeytan tüyü dedikleri şeyin bir mantığı var. Nitekim kötülüğün daima bir cazibesi olmuştur. Kumarın, riske girmenin ve tahmin edilemeyene yönelmenin cazibesi… Zira insan, ana yolda olanı basit bulur. Patikalardaki insanlara göz diker, lakin onları tutup ana yola iteklemeye de kalkar. Siyahı sevip daha sonra onu beyaza boyamak ne saçma şeydir oysa. Hem boyandığını ve artık beyaz olduğunu var sayalım: o artık sevilen midir? Adına ister zor olana meyil diyelim, ister hastalıklı olanı iyileştirme güdüsü, sonuç hep aynıdır. Kimse sizi iyi olduğunuz ve sevilmeyi hak ettiğiniz için sevmez. Sevgi, sizde olanın bir başkası tarafından görünmesiyle değil, sizi seven kişinin gördüğüyle ilgilidir. Ne eksik ne fazla..
Reklam
İnsanlığının naifliğinden yara alanlar, yalnızlığın kalesine adım atarlar. Saklarlar ellerinde az buçuk kalan güveni. Saklarlar samimiyetin mesafeleri parçalayan içtenliğini ve izlerler uzaktan -bir umut- insanları. Ve bilirler, yabancılığını gizleyenlere yakın olmak ne zordur. Ne zordur ulaşmak bir insana: bir ruhu, yüzlerdeki mimiklerle ve yirmi
İyiliğin içinde eksik olan en büyük kusur hırstır. Evet, iyiliğin içinde bir çok eksiklik vardır. Çünkü onu saf ve nadir kılan şey; eksik, kusurlu olan yanlarıdır. Diyorum ki iyilik kusurlardan doğar. Bir aşkın güvensizlik içinde varolamayacağı gibi, o da bazı eksikliklerimizden beslenir ve -işin en tuhaf yanı- yine bu eksiklikleri besler!
Ne sandık ki dünya hayatını ? Tüm güzellikleri hak ettiğimiz sonsuz kalma yeri mi ? Sahi biz hak ettiğimiz için mi güzellikleri buluyoruz ? Çok mu mükemmeliz mesela ? Burasıda derin bir konu fakat dursun burda. Şimdi ben başka bir şey diyeceğim. İmtihan ve hikmet meselesi fazla önemli benim için bu sıra. Bugünün düşünme konusu seçtim hatta. Şu ortamda düşünmeden gün geçmiyor zaten. Bazen hayatta seçenekler arasında tercihler yaparken zannediyoruz ki biz yaptık. Her şey tamamen bizim elimizde. Sınavlara giriyoruz. Emek veriyoruz. Kazanıyoruz da. Sonra ben ile başlayan cümleler kuruyoruz. Nasibi unutuyoruz. Evet. Emek var işin içinde. Peki nasib ? Nasibin sebeb olduğu imtihan. ? Bunları göz ardı edince daha mı elit oluyoruz. ? “Hikmet” denilen bir şey var. Ve o kadar önemli bir mesele ki. Yeise düşmemize engel bir hazine. Ayetle önemi sabit. Bakara 269 “O, dilediğine hikmeti verir ve kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nâil olmuş demektir. Bunu ise ancak derin kavrayış sahibi olanlar düşünüp anlarlar.” Diyor. Başka söze gerek var mı ? Rabbim her olayda hikmetli kavrayışa sahip kullarından eylesin.
Bazen hayal ettiğinin çok ötesinde bir hayat yaşarsın. Başına gelenin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmezsin. Zaten buna muktedirde değilsin. Sen kimsin ki ? Aciz bir kuldan başka. Üzüntüne ram olan bir olay yaşarsın bin sebeb sayarsında olayın gebe kaldığı bir güzel sebeb bilemezsin. Dedim ya. Kulsun sen. Acizsin. Hikmeti görmeyi istemez nefsin. Ve acziyetin bundan. Büyüdüğünü sanar bu sanıyla daha ne kadar küçüldüğünü görür bir daha büyüdüğünü sanmak gibi bir hataya düşmek istemezsin. Öğrendikçe küçülür bildikçe noktaya dönüşürsün. Kalbine sığınırsın. Tüm küçülmüşlüğünle. Artık kulaçlayacağın bedenin değil ruhun olur. Fakat bir gerçek var. Son zamanlarda üzerine sıkça düşündüğüm. Belki tez yazsam yazabilirim üstüne. Bazı şeyleri zaman geçsede öğrensende bilsende asla sahip olamazsın. “Merhamet “ tamda bunun örneği. Ve bence bu dünyayıda inananlar için diğer dünyayı da kurtaracak tek şey merhamet.