“Evet evet Müesser ben.”
Adını söylerken çocuksu bir mahcubiyete kapıldı. Özür dilemek istedi bu adı taşıdığı için. Sevmiyordu adını, adını duyanların da kendisini sevmeyeceğini sanıyordu. Daha modern yada fiyakalı bir isme özendiğinden değil. Başkalarından ödünç alınmış isimlerin kadere tesir ettiğine kanaat getirdiğinden…
İnsanların kaderlerine, kaderlerin isimlerine hapsolduğunu bildiğinden… Sevmiyordu adını.
Son zamanlarda mustarip olduğu karabasanlar uykularını bölük pörçük ettiği için,bütün düzeni şaşmış, gecesi gündüzüne karışmıştı. Oysa gece ve gündüz birbirine mesafeli durmalıydı, karıştılar mı bir kere, artık sadece gece vardı.
Köpekler kurtlardan nasıl nefret ederse, işte öyle nefret eder halk da özgür ruhlu kişiden; zincirlerin düşmanından, tapınmayandan, ormanı mesken edinenden.
Kişi, susamayacağı yerde konuşmalı sadece; ve sadece aştığı şeyler hakkında konuşmalı.
Başka her şey gevezeliktir, “edebiyat’tır, terbiye noksanlığıdır.
Ç
Söz : Ümit Sayın
Beste : Ozan Çolakoğu
youtu.be/dyJITJTKYK0?si=...
Daha dün gibiydim bugün oldum
Şimdi gün gibiyim yarın oldum
Koşarak üstünden yıldızların
Karıştım aylara sene oldum
Bir dokunuş ki yarım kaldı
Ateşlerin yerini kül aldı
Asırların nice yalnızlığı
Sanki boynumda asılı kaldı
Sen kaçış de benimkine.
Düşlerimden düşüncelerimin irticası,
Tüm hislerimin kalbimde çıkardığı iç savaş,
Yalnızlığın senli olan tüm mutluluklara istilası…
Adını benim koyamadığım her ne varsa,
Sen “ kaçış “ de her birine.