Milena'ya Mektuplar ..
son mektubunuzda o kadar güçlüydünüz ki, sizi izledim; karların arasında dağa tırmananları uzandığım şezlongdan seçebilsem, onları da böyle izlerdim. Ve işte mektubunuz öğle yemeğinden hemen önce geldi, böylece onu yanıma aldım, çantadan çıkardım, masaya koydum, tekrar çantama soktum; eller bir mektupla nasıl oynamak isterse öyle, insan onları izler.
Osmanlı devrinde Hariciyecimizin daima ağzı açık fakat kulakları sağır ve hatta gözleri kördü. Yani kendi sırrını tutamaz, düşmanların aleyhimizdeki hareketlerini duyamaz, göremez veya anlayamazdı. Bir milleti felakete sürüklemek için de bu kadarı yeterliydi.
Duyguların insanı kör ettiğine, kararlarını gereğinden fazla etkileyip yönlendirdiğine; kalbin sevgiden çok öfkeyle yönetildigine, bunların da acılara, cinayetlere, kötülüklere sebep olduğuna karar vermişti.
"Toplumun bilgi eksikliği hayali teorileri sahih yapar.
Bu da yetkililerin mesaisini uçak aramaktan başka yerlere yönlendirir ve uçağa ilk biz ulaşırız."