Lukács, Okul üyelerinin durumunu "Adorno dahil olmak üzere önde gelen Alman entelektüellerinin birçoğu, kendilerini bu 'Büyük Boşluk Oteli'ni başka bir yerde Schopenhauer'la bağlantılı olarak şöyle tanımlamıştır: [Otel] Her türlü modern konfora sahip olsa da, boşluğun, hiçliğin ve sacmanın kenarında durmaktadır. Mükemmel yemeklerin ve sanatsal eğlencelerin arasında boşluk üzerine gündelik derin düşünme yalnızca otel sakinlerinin bu en üst düzeydeki konfordan aldıkları hazzı artırabilir."
Walter Benjamin'in 19. yy Parisi'ni aydınlatmak için Charles Baudelaire'in şiirinden yararlandığı gibi biz de bugünkü tarihsel dönemle ilgili eleştirel bir içgörü ve bilgi elde etmek için filmlerden yararlanabiliriz. Filmler tarih, sosyal teori ve eleştirel olan medya/kültür araştırmalarıyla birlikte isabetli bir biçimde kullanıldıklarında,
Geleneksel sol örgütlerin pekişmiş bürokrasileri tarafından açılan
baskıcı kampanyanın bir sonucu olarak, kültürel devrimci tasarı
ütopyacı bir özlem olarak kaldı.
Frankfurt Marksistleri (Frankfurt Okulu) gibi kültürel devrimci ideallerine bağlı kalmaya devam edenler, sadece politik hareketsizlikle değil, yazdıklarını kaçınılmaz olarak gittikçe soyut ve akademik hale getiren bir entelektüel tecritle de, tavırlarının bedelini ödediler.
Bu kültürel devrimci tasarının, sözü edilen tecrit ve “akademikleşme” nin ilk otuz yılı boyunca -yeni bir devrimci kitle hareketi biçimi için tam bir politik dışlanma dönemi- başarıh olduğu söylenemeyeceği gibi, tamamen başarısız olduğu da söylenemez. Çünkü özgün kültürel devrimci tasarı, birkaç on yıl muallakta kaldık ta n sonra yakın zamanda, “ yeni” bir solun 1960’larda sanayileşmiş Batı’nın her yerinde boy atmasıyla birlikte hayata döndü. Bu “ yeni” sol, başlangıçtaki tasarının “ atılımını ve her yerde geçerli olan anlamını yeni bir canlılık, berraklık ve somutlukla geri getirdi.
Eleştirel teoriler pozitivizmde somutlaşan felsefi hataya karşı özellikle hassastır. Frankfurt Okulu üyelerine göre, acıklı ölçüde hatalı epistemolojik görüşleri olan insanların doğa bilim lerinde birinci-düzey (first-orcler) teoriler üretmeleri, bu teorileri test etmeleri ve kullanmaları mümkündür, ama eleştirel teorilerde bu olmaz. Doğru epistemolojiye sahip olmak ile başarılı olarak aydınlanma ve özgürleşme üreten birinci-düzey teoriler geliştirme, test etme ve uygulama gücü arasında yakın bir bağlantı vardır. Bu yüzden pozitivizm doğa bilimlerinin gelişmesine özel bir engel oluşturmaz, ama insan özgürleşmesinin ana araçlarına, yani eleştirel teorilere karşı ciddi bir tehdittir. Frankfurt Okulu’nun temel bir amacı pozitivizmin eleştirisi ve geçerli bir bilgi kategorisi olarak ‘dönüşlü olma’nın geri getirilmesidir.