Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Denilebilir ki, Gagauz ağzı İstanbul ağzına pek yakın, hele Deliorman ağzıyla hemen hemen aynıdır. Türklükbilimin (Türkolojinin) bugünkü du­rumuna, şimdiki bilimsel yöntemlere göre, yalnızca dil incelemelerine daya­narak, Gagauzların kökeni üzerine kesin bir yargıya varmak pek olası değil. Ancak, onların Osmanlı Türklerinden önce Balkanlar'a geldikleri kesindir. Hristiyan olmaları da bu gerçeği apaçık gösterir.
Sayfa 195 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Gagauzlar'ın başlıca geçim kaynakları: tarım, hayvancılık, balıkçılık ve bağcılıktır. Hristiyan olmalarına karşılık, topluluk içindeki davranışları, tu­tumları, özellikle ilk Osmanlı Türkleri'ninkine çok benzer: başkalarına kul­lak, uşaklık etmeyi hiç sevmezler.
Sayfa 192 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauzlar, bilindiği üzere, kuzey- doğu Bulgaristan'da (güney Dobruca), Romanya'da, Moldavya Cumhuriyetinde (Komrat, Çadır-Lunga, Kongaz, Taraklı, Valkaneş yöreleri) ile Ukrayna Cumhuriyeti'nde (eski Basarabya, İsmail, Zaporojiye bölgeleri) birbirinden uzak ve dağınık halde yaşayan Hristiyan bir Türk boyudur. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler Almanyası'yla bir­likte Sovyetler Birliği'yle savaşan Romanya'nın yenilmesi üzerine, Basarabya'nın Sovyetlerce işgal ve istilası sonucunda, Gagauzlar, Stalin'in emriyle dağılıp bir bölümü Orta-Asya'ya sürgün edildi; hala daha orada oturmaktadırlar. Böylece, güney-doğu Avrupa da denilen Balkan Yarımadası'nın, doğu Avrupa'nın, hatta Orta-Asya'nın birçok ülkesinde da­ğınık olarak yaşayan Gagauzlar, ulusal birlik ve beraberlikten yoksun bir halktır.
Sayfa 191 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Bütün ulusların her tür zeka ve hile oyularını söylettikleri birer kahra­manı vardır. Böylece, örneğin Türklerin Nasrettin Hoca'sı, eski Yunanlıların Ezop'u, Bulgarların Kurnaz Peter'i (Hitır Petır) vb. vardır. Gagauzların kahramanı da Kurnaz Köse'dir. Gagauzlar, bedensel her­ hangi bir kusuru bulunan herkesi "kurnaz" saymaktadır. Bu nedenle, sakal ve bıyığı olmayan bir kimse olarak "Köse" de kurnaz sayılır. Köse, kimi kez Nasrettin Hoca ile yer değişir. Ama, Gagauz masallarının çoğunda Köse adı anılır.
Sayfa 126 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Kültürlü, eğitim ve öğrenim görmüş (tahsilli) bir topluluk olmayan Gagauzların kendilerine özgü bir yazı ve edebiyatı yoktur. Edebiyatları Türk dilinde Rum harfleriyle yazılmış Karamanlıca kitaplardan, yazıları da Yunan harflerinden oluşur.Kitapların içeriği çokluk azizlerin (velilerin, ermişle­ rin) yaşamöyküsü ya da dualar, sonunda, örneğin Büyük İskender gibi ünlü kişilerin kimi öyküleri üzerinedir. Düşüncelerini, masal ve türkülerini sözel olarak kuşaktan kuşağa geçirirler. Yalnızca bu işlerle uğraşan bir takım adamlar vardır ki, bunlara "okumuşlar" (bilginler) ve "masalcılar" denir. Birinciler sözlü olarak öğütler (nasihatler) verir, gelecek üzerine önbililer (kehanetler) , ahlaksal fikirler vb. bunlara benzer şeyler söylerler. İkincilerse, uzun kış gecelerinde bir araya toplanan kimselere masal anlatırlar. Bu gibi adamlar intihar, serüven (macera) vb. gibi buna benzer olağanüstü olaylar karşısında o olayı sonsuzlaştırmak için türkü ya da masallar yaratırlar.
Sayfa 125 - **Kişinev'de oturan, kendisi de bir Gagauz olan başrahip Prof. Mihail Çakır, Gagauz yazısı için Latin harflerini kullanmaktadır. Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Gagauzlar, "nazar"ı hastalıkların nedenlerinden biri saymaktadır. Her insana nazar değmez. Ancak anasından erken doğan bir kimse, çocukken nazara uğrar. Nazara uğramamak için, insan mal ve mülkünü ya da hayvanını, her­ hangi bir şeyini övmekten çekinmelidir. Çünkü, aksi halde yeni doğan yara­tık, hiç kuşkusuz, ölecektir.
Sayfa 114 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauzlar, papazlara, genellikle din adamlarına ilişkin, görünüşe bakı­lırsa, putataparlık döneminden kalma karşıt fikirler besledikleri halde, on­lara karşı saygı göstermede kusur etmezler. Bir din adamıyla karşılaşınca, başından kalpağını çıkarıp selamlar. Kadın ve çocuklar, bir papaz görünce, elini öperler. Ayrıca, papazın bir isteğini reddetmeyi günah sayarlar. Başarılarını papazın davranışıyla ilişkili sanırlar. Bir Basarabya köyü, papaz kötü davranışlı bir adam olduğundan, hep fe­laketten felakete sürükleniyormuş. Ancak, ne zaman ki, aynı köye din buy­ruklarına uygun davranan, sofu bir başka papaz atanmış, köyün bahtı yeni­den açılıvermiş. Papazlara düşmanlıkla ilgili kimi atasözlerini şuraya alıyoruz: 1."Papaza ne kadar versen, o doymaz." 2."İşlersin, işlersin, kendine yok fayda; sal papazın cebine!" 3. "Papazın sözünü dinne, ama yaptı(ğ)ını yapma!"
Sayfa 63 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauz, Türk ulusuna olan yakınlığını göstermek istediğinde: "Biz Türkmen'iz" der, yani: "Biz eski bir Türk kavıniyiz" demek ister. Yine: "Bizim aramız Türklân bir sovan zan kadardır" der. Türkleri kendilerinden sayarlar.
Sayfa 39 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Bir Gagauz kızı bulmak lazım:)
Gagauzlar, uygun boylu, sağlam bacaklı, sağlam kollu insanlardır. Esmer renkli, iri burunlu, mavi gözlü olurlar. Kızları güzel ve ak tenlidir. yüzleri to­palak ve dolgun, göğüsleri iricedir. Yüzlerine allık sürer, yapay benler yapar­lar. Yaşlı kadınları çirkin olur. Kızlar delikanlılardan kaçmaz , ama bu genç­lerle konuşurken, ağızlarını parmaklarıyla örterler. Gagauz yaradılıştan şen, yürekli, çevik, savurgan denecek denli eliaçıktır. İyiliksever, yardımsever, ko­nukseverdir. Son kerte kinci ve yılmazdır. Korkmadığını ispatlamak istedi­ğinde, en tehlikeli işlere atılır; kendisini bıçaklar; hatta kalçalarından bir parça et kesip pişirdiği, bunu meze diye arkadaşlarına sunduğu olmuştur. Bu gibi neşeli zamanlarında yumruklarıyla pencere camlarını kırarak ellerini parçalar; kadehleri ağzına atıp çiğner. .. Bunlar, gerçek bir Gagauz için üs­tünlük (meziyet) sayılır.
Sayfa 29 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Gagauzlar kendi milliyetlerinde güçlü ve dayancalı (metanetli) olarak ıs­rar etmektedirler. Gagauz köylerine yerleşen Bulgar aileleri, Gagauzları Bulgarlaştıracakları yerde, kendileri Gagauzlaşmışlardır. Hatta Gagauz köy­lerindeki Bulgar öğretmenler, Bulgarca öğretecekleri yerde, Gagauzların ahlak ve törelerini de benimseyerek, kendileri Türkçe öğrenmişlerdir. Böylece, Gagauzlaşan bu Bulgar aileleri, birçoklarının Gagauzların kökence Bulgar oldukları, sonradan dillerini unuttukları biçiminde birtakım düşün­celer ortaya atmalarına neden olmuştur. Oysa, gerçekte, bu gibiler Gagauzlarca özümlenmiş (assimilation) Bulgar aileleridir.
Sayfa 28 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauzların yıllar boyunca Selçuk Türkleriyle birlikte yaşama­ları sayesinde dilleri yeterli derecede Osmanlıcaya benzemiştir: özellikle Varna, Balçık, Kavarna ve yörelerinde ...
Sayfa 16 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Bütün bunlardan sonra, biz öyle sanıyoruz ki, bugünkü Gagauzlar ve Gacallar Deli-orman ve Dobruca'daki İlk-Bulgarların kalıntısı değil, Tuna ırmağını geçerek Balkan yarımadasının çeşitli yörelerinde yapılan savaşlarda zayıflatıldıktan sonra serpilen, sonunda Deli-orman'da, Tuna ve Dobruca kö­şelerinde kalmış bulunan soydaşları arasında dingin bir sığınak aramak zo­runda kalan Peçenekler, Kumanlar, özellikle Uzlar gibi başlıca Türk ya da Oğuz kavimlerinin torunlarıdırlar.
Sayfa 13 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Dobruca ve Karadeniz boylarına yerleşen Oğuzlar, İlk-Bulgarlar ve Gagauzlar arasında Hristiyanlığın hızlı bir biçimde yayılmasına karşılık, Deli­orman' da yoğun biçimde yerleşmiş olan Peçenekler, ortak bir ad olmak üzere Türkler ya da Gacallar ya da şimdi taşıdıkları Çitaklar adı altında Müslüman olarak kalmışlardır.
Sayfa 10 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
1224 yılında Ruslarla Kumanlardan oluşan ortak ordunun Moğollarca yok edilmesi üzerine, Rus sınırlan üstünde yaşamakta bulunan Uz-Türkler, kitle halinde, aileleriyle birlikte göçe zorlanarak Tuna'yı geçmişler, Türk ka­vimlerinden Peçeneklerle İlk-Bulgarların yaşamakta bulundukları Dobruca'ya gelip yerleşmişlerdir.Bunlardan Hristiyan olanlar Karadeniz kıyılarında ve Silistre, Mankalya, Kavarna, Balçık, Varna vb. gibi daha içerlek yörelere yerleşmişler, buralarda bugüne değin Uzlar ya da Oğuzlar halinde kalarak milliyetlerini, dilleri olan Türkçeyi korumuşlar; ancak, Hristiyanlığı kabul ettikten sonra Gagauzlar adını almışlardır
Sayfa 8 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
251 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.