Uğrunda yorgun düşülen, ele alıp sıkılan sıcak bir ekmek gibi, ellerinin arasında tutmak istiyordu yaşamını yalnızca. Kendi kendiyle konuşabildiği ve yaşamaya hazırlanabildiği, trende geçirdiği o iki uzun gecede olduğu gibi. Yaşamını bir arpa şekeri gibi yalamak, biçimlendirmek, keskinleştirmek ve sonunda onu sevmek. Bütün tutkusu buydu. Bundan böyle çabası, kendi üstünde ki bu varlığı, şimdi katlanmanın ne denli güç olduğunu bildiği bir yalnızlık pahasına da olsa, yaşamının bütün görünüşleri karşısında korumaktı.