Millet fikri uyanmadıkça ilerleyemez ve zihniyeti değişmedikçe medenileşmek ve yükselmek yoluna giremez.
Harabat ehlini hor görme meleğim.. Defineye mâlik virâneler var..
Beni hiçbir şey sanma.. Sana anlatılan hiçbir şey üzerinden tefekkür edip yargıya varma sevdiceğim.. Yalan söylemeyi ar edinmiş bu adama sor.. TV kanallarında cevaplarım elhamdülillah.. Sana ölümden ötelerde bir aşkla sevdalanan bu adamın, eski Türkiye'deki yerli müşriklerden miras kalan yaftaları vardır boynunda.. Yürüdüğü yollarda
Ben sana kitapların yazmadığı bilgileri de anlatırım sevgili
Ansiklopedik pespaye bilgileri boşver, onları aptal bilgisayar da biliyor. (Aptal bilgisayar cümlesi otonom şekilde bilgi bankasına bağlı bilgisayar sistemleri için kullanılan gerçek bir addır. Teknik adları bu şekildedir gerçek anlamda da, örnek banka bilgisayarları)
Hayata dair, yaşama dair, tarihe dair (tarihi çok severdi meleğim) insana dair
Atatürk için bir kesim sosyal medyada “türkçü değildir” yazıları görüyorum. Bunu özellikle sol cenah yapıyor. Rus kıçı yalamaktan beyin hücreleri gelişmediğinden, Türk tarihinin gördüğü en büyük Türkçüyü (evet, en büyüktür. yalnızca fikirsel anlamda kalmamış, bunu çok keskin şekilde uygulamayı başarmıştır. Ömrü uzun olsa, bugün Türklük anlamında
Tengrigens
@Tukue
·14 Ekim 2020 20:44
Türkçülüğe dair bütün bu hareketler sonuçsuz kalacaktı, eğer Türkleri Türkçülük ideali etrafında birleştirerek büyük bir dağılma tehlikesinden kurtarmaya başarılı olan büyük bir dahi ortaya çıkmasaydı! Bu büyük dahinin ismini söylemeye gerek yok. Bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini kutsal bir kelime sayarak her an hürmetle anmaktadır. Önceden Türkiye'de, Türk milletinin hiçbir yeri yoktu. Bugün, her hak Türk'ündür. Bu topraktaki hakimiyet Türk hakimiyetidir; siyasette, kültürde, ekonomide hep Türk halkı hakimdir. Bu kadar kesin ve büyük inkılabı yapan kişi, Türkçülüğün en büyük adamıdır.
Sayfa 30 - Ötüken Neşriyat
Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla. İsmail Gaspıralı
19. yy’da Kadın Okulları Hususunda
Bir ana ve bir zevce içün 'ilm-i dîn ile beraber 'ilm-i tıbb tahsîli en fâideli bir hâl olacağı gün gibi aşikâr ise de kadınların 'Ulûm-u 'âliye tahsîl etmesine muhâlif âdemler Avrupada da çoktur. Binaenaleyh ma'arifde dehâ geride kalmış müslümanların "taaccübe" (şaşırmaya) hakları bardır.
Taaccüb edenlere ma'lumat-ı mahsusa olmak üzere söylüyoruz ki birinci nisâ(kadın) mekteb-i tıbbiyesi Mısır El-Kahire'de merhûm ve meşhûr Mehmed Ali Paşa tarafından tesis edilmiştir. Avrupa'da tabîbeler yetiştirmek efkârı doğmadan mukaddim Mısır'da bunlara mahsus mektep açıldı, şöyle ki bu güzel işin şerefi müslümanlara mahsusdur.
Teessüf olunacak bir şey var ise o da Mehmed Ali Paşa'dan sonra gelen hidivler , mektebin terakkîsine lüzum-ı derce himmet buyurmadukları ve İstanbul ile Tahran'da böyle mekteb tesis edilmediğidir. Türkiye ve İran Mısır'dan ibret ve imsâl almalı idi. Çünkü yarın bir gün Hakk Te’âlâ hazretleri *‘âid olana “dünyasından ziyâde nâmus ve edebi hıfz eden müslime kullar; hasta yemek tedâvi ve şifâsına ne gibi hizmet ve teşebbüs etdiniz” sualini buyuracağı şüphesizdir.
İsmail Gaspıralı, Tercüman gazetesi (1897)