Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gecee

Gecee
@gecee
"Çocuk olsam yeniden...Bir tek düştüğüm için acısa içim.Ve kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece." Don't Disturb!!! #86851352
Kelimelere ihtiyaç duymadan ve neredeyse hiç ortalıkta görünmeden yaşamayı öğrenebilmiş kadınlardan biriydi Jülide. Yüzü de kalbi kadar saklı kadınlardan. Var ama yok, orada değil, yakın gibi ama uzak; yalnızca çok gerektiği anlarda, neredeyse susacakmış gibi, söylediği her kelimenin ardından, konuş­maktan tam o anda vazgeçecekmiş gibi, ağzından çıkan her söz birazdan geri dönüp kendi boğazına sarılacakmış gibi tereddüt içimde konuşanlardan. Anlatmaya dair bütün inancını yitirmişlerden. Her an kaybolmanın kenarında bekleyenlerden. Yanı başından eksilmeyen o ürpertici, o uğursuz, o ayartıcı, o yoldan çıkarıcı boşluğa kendini bıraktı bırakacak gibi duran kadınlardan. Kapkara ve dokunaklı yokluğunu, akıl çelen uçurumlarını, gitgide ağırlaşan düşüşlerini, ölçüsü belirsiz bir cinnet marazını yanında taşıyanlar­dan. Sır sahibi. Sır sahibi olduğu içinde zifiri' suskun.
Reklam
Oysa gidenler her daim geç kalmışhr. Gitmek derdine bir kez düşen için artık kalmak da yaradır,
İnsanın en ölümcül yarası, içinde anbean büyüyen gitme hevesidir... Ölmekle gitmek aynı şey; ne ölenlerin ne de kalbindeki ısdırap verici ağrı dinmek bilmediği için uzaklara gidenlerin geri döndüğünü bu dünyada GÖREN oldu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Varolmanın dayanılmaz hafifliği -hedef bu muydu?
Müzik onun için özgürleştirici bir güçtü; onu yalnızlıktan, içedönüklükten, kütüphanelerin tozundan kurtarıyordu; bedeninin kapısını açıyor ve ruhunun dışarıya, dünyaya adım atıp dost edinmesini sağlıyordu.
Reklam
Yalnızca en çocuksu sorular gerçekten ciddi olan sorulardır. Cevapları olmayan sorulardır bunlar. Cevabı olmayan soru aşılamayacak bir engeldir. Başka bir deyişle insani olasılıkların sınırlarını belirleyen, insan varoluşunun sınırlarını saptayan cevabı olmayan sorulardır.
Attığımız her adıma anlamını veren şey o adım hakkında hiçbir şey bilmememiz gerçeğidir.
Ah, sevdiklerimizin ölümünü onlar ölmeden çok önce, basbayağı düşlememiz nasıl da korkunçtur!
Beni seviyor mu? Benden daha çok sevdiği bir başkası var mı? Benim sevdiğimden daha çok seviyor mu beni? aşkı ölçmek, sınamak, denemek ve kurtarmak için aşka yönelttiğimiz bütün bu sorular belki de her şeyin yanısıra aşkı kısaltmaya da yarıyor.
Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek istememiz, yani karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın, ondan onunla birlikte olmaktan başka bir şey istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir şey (aşk) talep etmemizdir.
Reklam
Ağaç için ağlamak da delilikten sayılır mı?
Bir arabacının atını kırbaçladığını gören Nietzsche atın yanına gidiyor, kollarını hayvanın boynuna doluyor ve gözyaşlarına boğuluyor. Bu 1899'da oldu; o sırada Nietzsche de insanların dünyasından elini eteğini çekmişti. Başka bir deyişle, tam akıl hastalığının patlak verdiği sıralar. Ama tam da bu nedenle, yaptığı harekette derin anlamlar buluyorum ben; Nietzsche attan Descartes adına özür diliyordu. Deliliği (yani insanlıktan son ve kesin kopuşu) at için gözyaşlarına boğulduğu an başladı.
İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı (iyice derinlere gömülmüş, gözlerden uzak sınavı) onun, merhametine bırakılmışlara olanlara davranışında gizlidir: Hayvanlara.
3.111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.