“Yok yani nedir bunun kökeni onu düşünüyorum Nahit?”
“Neyin abi?”
“Hıncın Nahit, hıncın. İpin ucu kaçtı Dedektif. Her şeyi geçelim bir kalem, insan insana, yoksul yoksula nasıl–”
“Sen onun siyasi analizini benden daha iyi bilirsin de–”
“Siyaset mi kaldı Nahit? Bir melanet var bu memlekette. Bir ilk neden. Gidiyorum yani geçmişe. Hani 71 Muhtırası’na gidiyorum, bizim çocukları astıkları zamana... Bakıyorum o da ilk değil. 30’lara gidiyorum mesela... Memleketin tohumunun atıldığı, cumhuriyetin ilan edildiği zamana gidiyorum. Başlangıç orası da değil. Acaba, diyorum, bu Osmanlı’nın çadırdan çıkıp da saraya girdiği zaman... Hani bunlar Osmanlı’yı kurarken Balkanlar’dan, şuradan buradan oğlanları devşirmişler ya, anasından danasından koparıp hani... Devleti bu öksüzlere kurdurmuşlar... Dedektif, bence bu anasını sattığımın memleketinin dibinde o kimsesiz çocukların laneti var. Bu merhametsizliğin sebebi, o çocukların hıncı işte. Yoksa–”
"Geleceğe ya da geçmişe, düşüncenin özgür olduğu, insanların birbirlerinden farklı oldukları ve yapayalnız yaşamadıkları bir zamana; gerçeğin var olduğu ve yapılanın yok edilemeyeceği bir zamana:
Tekdüzen çağından, yalnızlık çağından ... selamlar! "
Çocukları sevin; oyunlarını, zevklerini, sevimli içgüdülerini destekleyin. İçinizden hanginiz gülümsemenin dudaklarda eksik olmadığı ve ruhun hep huzur içinde olduğu o yaşı kimi zaman özlemle aramamıştır?
İnsanlar, insan olun; bu sizin ilk görevinizdir: Her durumda, her yaşta, insana yabancı olmayan her şeyde insan olun. Sizin için insanlık dışında hangi bilgelik vardır?
"İnsan rüzgârın esişini, güneşteki değişiklikleri, özetle herşeyi anlayabilecek durumdadır. Fakat bir başkasının, neden burnunu, kendisinden başka türlü silebileceğine akıl sır erdiremez!"
"Önemli olan, o konsere gelen insanların hayatına manevi bir katkı sağlayabilmektir. Müziğin birşeyler anlattığını, kültür üretiminin ekmek gibi, su gibi, oksijen gibi insanlık için bir gereklilik ve değer taşıdığını onlara hissettirebilmektir. "
"Zaman, bilindiği gibi bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürünerek geçer. Ama insan en çok zamanın ağır mı yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendisini iyi hisseder."