Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl seviyorsa o da Türk dilini öyle seviyordu. Yemiş gibi teker teker tatmak, ağzında çiğneyip erittikten sonra sindirmek istiyordu sözcükleri; şiirin potasında. Avuçlamak istiyordu anadilinin sözcüklerini; parmaklarının arasından güneşli su gibi ışıl ışıl dökülüşleri en büyük mutluluk kaynağı, zor zamanlarında tek avuntusuydu.