Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gecee

Gecee
@gecee
"Çocuk olsam yeniden...Bir tek düştüğüm için acısa içim.Ve kalbim; çok koştuğum için çarpsa sadece." Don't Disturb!!! #86851352
Zeki olduğunu düşünenlere duyurulur
Yüksek düzeyde zeki kişi, imajından ziyade düşüncesiyle büyüler.Fiziksel görünümüne özel bir önem vermez, kişiliğine de aşırı bir özen göstermez.Cazibesi ve büyüleyiciliği zekasıyla baştan çıkarma kapasitesinden kaynaklanır. Tercih ettliği yetenek konusunda kendini ifade ettiğinde son derece parlak biri olduğu görülür. Sözel ifadesi çok sağlam bir retorik sergiler. Schopenhauer’in tarif ettiği “daima haklı olma sanatı”nda’ üstüne yoktur. Zihinsel ve entelektüel kıvraklığı kolaylıkla “dört ayak üstüne düşmesini” sağlar; kanıtlamaları çoğu zaman muhteşemdir, dinleyicilerini güçlü bir şekilde baştan çıkarır. Başkasına karşı her türlü empatiden yoksun olduğundan (bu kısma katılmasam da), hiçbir şeyi es geçmez, muhatabındaki en ufak çelişki ya da tereddütü kavrar ve her türlü argümandan yarar sağlamayı bilir. Kendinden emin olduğundan, istikrarının bozulmasına ya da herhangi bir şeyden etkilenmeye izin vermez.
Reklam
Başarılı bir biyoteknoloji mühendisinin itirafı
"Sekiz yaşından beri mutlu değilim." dedi. Her ne kadar çalışkan olsa ve dünyada kendine bir yer açsa da 32 yıldır üstesinden gelemediği bir mutsuzluk ve kaçmayı başaramadığı boşluk duygusuyla yaşamıştı. "Diğer insanlar benden farklı bir dünyada yaşıyor. Renkleri görüyor, herşeyi hissediyor, birbirlerini seviyor ve hissediyorlar. Ben bunların hiçbirini yaşayamıyorum. Benim için dünya gri. Ben dünyanın içinde yaşamıyorum; ona dışarıdan bakıyorum." dedi.
Kendinle barış çocuk!
Duygusal ihmale uğramış kişiler; ailelerinin ihmallerini görmektense, kendilerini problem olarak görürler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kendinle yüzleşecek cesaretin var mı?
Duygusal ihmale maruz kalmış kişiler, genellikle diğerlerinin ne istediğini ya da neye ihtiyaç duyduğunu iyi bilir. Sosyal çevrelerinde kendilerinden ne beklendiğini iyi bilirler. Ancak bu mağdurlar hayatlarındaki içsel deneyimde neyin yanlış olduğunu ve onlara nasıl zarar verdiğini tanımlama konusunda başarısızdırlar. Bu, çocukken ihmal edilmiş yetişkinlerin gözlenebilir semptomları olmadığını söylemek değildir. Ancak bu semptomlar onları bir terapistin kapısına getiren ve çoğu zaman depresyon, evlilikteki sorunlar, endişe ve öfke gibi başka davranışlarla maskelenmiş belirtilerdir. Mutsuzluklarını bu şekilde yanlış tanımlama ve yardım istemekten utanma eğilimindedirler.
Tutku mu yanılsama mı?
Tutku; sevilen nesnenin yerine geçer, ilişki ötekinin varlığından daha önemlidir! Her aşk ilişkisinde mevcut olan ve genellikle sonsuza dek sürüp gitmeyen tamlık evresi, ötekinin asıl gerçeğiyle karşılaşma olasılığı olmadığından burada sürer.Yanılsama varlığını sürdürebilir, çünkü tutku gerçek nesneden değil kendinden beslenmektedir. Hayal kırıklığı riski, ötekini idealleştirdikçe azalır. Süreç içerisinde öteki yalnızca hayalî bir rol yerine getirebilir hale gelir. Gerçeklik yeterince öğe sağlamadığında, tutku yapay bir model inşa edebilir; gerçekliğe uygun olmasa bile kendi hayalî modeline inanabilir.
Reklam
Ötekine Bağımlılık
Duygusal bağımlılık bir iptila biçimidir. Oysa “müptela” kişiler çoğu zaman ayrılmanın imkânsızlığı sorunuyla boğuşurlar. Ayrılmanın güçlülüğü, bir bağımlılık ilişkisiyle çevrelenmiş, bu güçlüğün yerini bu ilişki almıştır; böylelikle eksiklikle yüz yüze gelmekten sürekli kaçınılmış olur. Temelde, anne-çocuk ilişkisiyle baştan belirlenmiş olan “eksiklik eksikliği” yatmaktadır. Gerçekten de, bu kişilerin geçmişinde, bebeklik döneminde anne ile süt çocuğu arasında ya çok az bir arada olmaktan, çok az annelikten ya da tersine çocuğunu boğan fazla mevcut annenin aşırı korumasından kaynaklı, “doğru mesafe” saplama güçlüğünün izi görülür.
Ölümün Adaleti
Dünya üzerindeki en adil şey ölüm. Kimse parayla, rüşvetle ondan kaçamadı henüz. Ve herkesi alıyor toprak: iyiyi de, zalimi de, günahkârı da.
Sayfa 66
Nazım'ın Türkçe'ye Sevdası
Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl seviyorsa o da Türk dilini öyle seviyordu. Yemiş gibi teker teker tatmak, ağzında çiğneyip erittikten sonra sindirmek istiyordu sözcükleri; şiirin potasında. Avuçlamak istiyordu anadilinin sözcüklerini; parmaklarının arasından güneşli su gibi ışıl ışıl dökülüşleri en büyük mutluluk kaynağı, zor zamanlarında tek avuntusuydu.
Vicdan
Dünyadaki hiçbir hukuk, bir insanın vicdanından daha büyük değildir.
Yazmaktan vazgeçme!
Lamban­da gazyağın kalmasa da, kalemin kırık da olsa, bir gece (özellikle böyle bir gece) dayanamayıp yazabilirsin. Doğruları söy­lemek için değil. Kendi kendinle konuşmak için . Çıldırmamak için. Karanlıkta da yazılır. El yordamıyla da yazılır. Ayışığın­da da. Dağ başında yaşarsan, eski bir yılın bitip bir yenisinin başladığını söylerse elindeki takvim (doğru ya da yanlış, o, takvimi düzenleyenlerin günahı)yazmak zorunluluğunu duyarsın- duyabilirsin. Özellikle bir kazazede isen. Özellikle senden karşılık bekleyen mektuplar birikmişse. Özellikle söyleyecek gibi olduğun şeyler birikmişse. Özellikle henüz çıldırmamışsan. Özellikle tiksiniyorsan yazmaktan. Evet, özellikle- Hadi, ne duruyorsun sevgili okuyucu! Hadi yeni bir yılın eşiğinde değilsen bile sen de sarıl kaleme. İster başına gelenleri yaz ister aklından geçenleri ister düşlerine girenleri. Ama yaz ...çünkü her kalem yazabilir - en azından şu benim kırık kale­mim kadar .
Reklam
Kara Mizah
“Gırgır’da da yazmışlar bu hafta: Japonlar Çorum Katliamı’ndan çok rahatsız diye.” “Bizim rezilliklerimiz adamlara harakiri yaptıracak olsa gezegende Japon kalmaz Samim!”
3.129 öğeden 3.091 ile 3.105 arasındakiler gösteriliyor.