Gerçek olmayan bir şey, doğrulanmamış bir düşünce, hayal veya fantezi olarak tanımlanabilir. Bu tür şeylerin gerçekliği doğrulanmamıştır, bu nedenle gerçek olmayan bir şey gerçek bir acı vermez. Ancak, bir kişi gerçek olmayan bir şeyi kendine gerçekmiş gibi inandırırsa, o kişi gerçek olmayan bir şeyden dolayı gerçek bir acı hissedebilir. Örneğin, bir kişi hayal ettiği bir seyahat rotasının gerçek olduğunu düşünür ve bu düşünce ona gerçek bir heyecan ve mutluluk verir. Aynı şekilde, bir kişi hayal ettiği bir işi gerçekmiş gibi inandırır ve bu düşünce ona gerçek bir stres ve kaygı verir. Bir başka örnekte, bir kişi hayal ettiği bir iletişim biçimini karşı tarafla gerçekmiş gibi zihninde yaşatıp kendini buna inandırırsa yine bu düşünce ona gerçek bir acı ve kırgınlık verir. Bu örneklerden anlaşılacağı gibi, gerçek olmayan bir şeyi kendimize gerçekmiş gibi inandırarak, o şeyden dolayı gerçek bir acı veya mutluluk hissedebiliriz. Emre+Ai
"Güzel şeyler, bizi sadece geçici olarak mutlu eder; gerçek mutluluk, ruhumuzun derinliklerinden gelir." Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Reklam
(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi! Ankebut Süresi 64 Putperestlerin anılan tutumu benimsemelerinin temelinde dünya tutkusunun bulunduğuna işaret edilmektedir. Aslında bu durum birçok inkârcı için de
İyilik yapmak insan kalbinin tadabileceği en büyük mutluluk. Güçlü, gerçek ve saf bir eğilim...
ajandamın sesleri
Kendimizle başbaşa kalmamak ve iç sesimizi dinlememek için bin bir türlü bahane ve uğraş buluyoruz, kendi benliğini tanımaya, keşfetmeyi tenezzul bile etmemiş birine herkes bir şeyler satmaya başlar o da herşeyde kendini bulmayi çalışır. Bir film sahnesinde, bir roman kahramnında, bir çiçek kokusunda, bir Bahar akşamında, bir bülbül ötüşünde, bir çocuk bakışında, bir kahve kokusunda, bir vapur gelişinde...herşeyde kendini ararken içine bakmayı aklından bile geçirmez...kesin bildiğimiz tek şey var, o da yakında öleceğimiz. Insan çocukken sadece büyümek ister, gençken dünyayı kurtarmak ister batanın sadece kendisi ve iç dünyası olduğunu bildiği halde. Insan derdin, karanlığın, umutsuzluğun, isyanin, yoksulluğun, savaşın ta kendisidir. Bunu kabul etmek istemez de bunu dünyanın derdi sanar. Yaşadığımız hayat hülya mı gerçek mi bilmeden burdan göçüp gideriz, geride kalan ise perişan bir hayat, fark edilmemiş, bilinmemiş, yanlışlar, acılar, umutsuzluklarla dolu bir yaşam. Sadet, erdem, mutluluk kimi buldu da gelip bizi bulacak. Hayata dair, yaşama ve varoluşa dair sorduğumuz sorunun yanlışlığını sorguladık mi? Bu dünyaya huzur ve mutluluğu bulmak için gönderilmemişsizdir belki de, belki yapmamiz gereken tek şey asla bit şeyleri tam olarak anlayamayacağımız, kavuşamayacağımız gerçeğidir. Insan belki gerçekten pes ettiğinde rahatlar ve yaşamayı başlar...bilmiyorum sanki bir şeyleri çözmeyi çalışırken biraz daha dibe batıyor biraz daha iğteniyorum herşeyden...neden sürekli robotlar ve makineler gibi güncellenmek zorundayiz, her şeyi neden bilmemiz gerekiyor, herşeyi neden görmemiz gerekiyor, niye hep dışa dönük bir hayat yaşamalıyız, neden...
İnsanlar sanki bugün daha hızlı araçlar kullanıp, çok daha karmaşık ve çalkantılı bir hayat yaşadıkları için daha mı mutludurlar? Hiçbir gerçek mutluluk dengesizlikle bir arada bulunamaz. Üstelik, insan ne kadar çok şey isterse o kadar çok şeyden yoksun kalacak, o kadar mutsuz olacaktır. Modern uygarlık bütün çabasını suni ihtiyaçları çoğaltma yönünde kullanıyor gibidir. Rene Guenon
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.